Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, iyi ile kötü, hayır ile şer, doğru ile yanlış iç içe geçmiş bulunuyor. Tabiri caizse, “at izi it izine” karışmış bir halde. Bu ortamda haliyle insanların da kafası karışıyor, zihinler bulanıyor.
İşte böyle bir ortamda, ellerinde doğru bir ölçü, dayanabilecekleri sağlam bir istinad noktası olmayanlar, istikametlerini muhafaza etmekte güçlük çekiyorlar. Küllî bir aklın güneşinden istifade etmeyip, kendi akıl fenerlerinin cüz’î ışığı ile yol almaya çalışanlar, yollarını şaşırıp başka istikametlere yönelebiliyorlar.
Bir kişi bir akılla düşünür, iki elle çalışır. Ama on kişi bir araya gelse, on akılla düşünür, yirmi elle iş görürler. Öyleyse, bir insan da sadece kendi aklını kullanarak doğruyu bulmaya çalışırsa, isabet etme oranı düşüktür. Ama on kişinin ortak aklı ile bir karara varılırsa, isabet etme oranı çok daha yüksek olur. Çünkü hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değiliz.
Akıllı insan aklından istifade eden insandır. Daha akıllı insan ise, başkalarının aklından da istifade edendir. İnsanlar şirket kurarak bir işletme açarken, sadece maddî sermayelerini değil, akıl sermayelerini de birleştirirler. Meşveret de akıl sermayelerinin birleştirilmesiyle meydana gelen bir manevî şirkettir. Ne kadar çok akıl bu işe ortak olursa, sermaye de o kadar fazla olacaktır.
Özellikle içtimâî ve siyasî konularda ortak akla duyulan ihtiyaç daha ziyade olur. Çünkü orada değişik istidatlarda birden çok kişinin aklı ve düşüncesi işbirliği yapmıştır. Birisinin hatalı ve zararlı bir düşüncesini, başka birisi düzeltir ve böylece doğrular ortaya çıkar. Samimî bir niyetle bir araya gelen cemaatin işine Allah’ın inayeti de dahil olur.
Yeni Asya camiası olarak bizler de, kırk sekiz yıldan beri her konuda ortak aklın ve meşveret sisteminin nimetlerinden istifade ediyoruz. Onun için de bugüne kadar hep isabetle hareket ettik Elhamdülillah. Bu şekilde istikrar ve istikametimizi muhafaza ettik. Başkaları çeşitli yollardan dolaşarak birçok değişik yöntemler deneyip sonunda bizim bulunduğumuz noktaya gelirken, biz başından beri aynı yerde duruyoruz. Deneme yanılma yoluyla zaman ve imkânlarımızı israf etmiyoruz.
Meşveretle hareket ederken, kendi aklımızı elbette kullanacağız. Ortak aklın kararlarına uymak, kendi aklımızı tamamen devre dışı bırakmak anlamına gelmez. Meşveretle hareket edenler, akıllarını başkalarının cebine koymuş olmuyorlar. Aksine, kendi akıllarını da ortak havuza atarak, bir havuz kadar akıllarını genişletmiş oluyorlar. Ama sırf bir inat ve enaniyet yüzünden başka akıllara önem vermeyip bildiğini okuyanlar, istikrar ve istikametlerini muhafaza edemiyorlar.
Meşveretle alınan bir karara uymak, aklımızı ortak akıl havuzuna atarak oradan çıkacak karara göre hareket etmek, bizi birçok sorumluluktan da kurtaracaktır. Daha isabetli karar vermemize ve daha düzgün davranmamıza imkân sağlayacaktır.
Meşveret kararlarına itiraz edip aklımızı karıştırmazsak, içtimâî konularda da aklımız karışmayacak, zihnimiz bulanmayacaktır.
Benzer konuda makaleler:
- Aklımızı karıştırmazsak aklımız karışmaz!
- Herşeyde meşveret hükümfermadır
- Risale-i Nur’un içtimaî meselelerini yorum yetkisi kimin?
- Pesif okuyucuya selâmlar!
- Meşveret prensipleri
- Yeni Asya Neşriyat’tan yeni bir kitap daha: İstişare Adabı
- Meşveretsiz meşveret…
- Tek başına meşveret…
- İstişarenin farklı boyutları
- Risale-i Nur mesleği ve meşveretler
Okur-Yazar (Hem okur, hem yazar, şiir yazar, makale yazar, anı yazar, roman yazar…)
İlk yorum yapan olun