AKP’nin alternatifi Kemalizm değil, demokrasidir

Doğu veya Batı

altSemavi dinlere düşman küresel cereyanların dış müdahaleleriyle bizde ortaya çıkan sunî partilere rey vermemiş Nur Talebeleri, Siyasal İslamcılara, partilerinin kuruluş günlerinde itiraz etmişlerdi. Ülke siyasetine talip partilerin; inançlara, ideoloji ve ırklara dayalı parti kurmamaları gerektiğini, Bedîüzzaman’ın ittihat ve terakki´ye demokrasi adına destek verdiği günden beri söyleyerek geliyoruz.

İki yanlıştan bir doğru çıkmayacağı meşhur sözdür. Fıtrat kanunlarına zıt hareketle kurulan AKP’nin, tıpkı ANAP gibi, Ecevit’in Partisi gibi dağılacağını söylerken; şu kadroların İslamî değerleri kullanarak bu kadar uzunca iktidarda kalacaklarını  tahmin edemediğimi de itiraf edeyim. Kemalizmin geçmiş dönemler içinde dine yaptığı baskıları da kullanan ve özde Kemalizmle bir kavgası olmayan bu partinin uzunca iktidarda kalmasının nedenleri arasında; neocon ve neoliberal ittifakının arasında, Halk Partisi’nin Kemalizmle yoğrulmuş geçmişini de sayabiliriz.

Demokrasi karşıtı iktidarların, çoğu kez dış düşman üreterek hayatlarını devam ettirmeleri gibi, bazen de antidemokratik siyasî oluşumlar, muhalefetlerin yanlışlarından veya tarihlerinden beslenirler. Bu haksız kazancın da yolunu kesecek esas usulün, demokrasilerdeki kaideler olduğunu peşinen söyleyelim.

KEMALİSTLER TÜM ANTİDEMOKRAT HAREKETLERLE İTTİFAK EDERLER…

Zira kendisi demokrasiye karşı olunca, yapı olarak demokrasiye itiraz edenlerle devamlı ittifak halinde çalışıyor, Kemalizm. Tıpkı özündeki  ırkçılıktan dolayı, tüm dünya ırkçılarıyla dirsek temasında oldukları gibi.

Yukarıdaki iddiayı müşahhaslaştıracak geniş bir tarihimiz var. Sovyet tehdidinden kaçarken, Amerika´nın baskısıyla çok partili sistemi bilmecburiye kabul eden İsmet Paşa’ya kadar demokrasiden bahsetmek abestir. Çok ilginçtir ki: Paşa’nın demokrasiye olan hıncından istifade ile, küresel dinsiz ihtilalcılar 1960’da o meşhur cinayeti işleyeceklerdi. 1971’de Paşa gitmiş ve demokrasiye ondan birkaç adım daha yakın kadrolar gelince, 12 Mart’ta Kemalistler, hedeflerine ulaşıp demokrasinin kalbi mesabesindeki meclisi kapatamadılar.

12 Eylül’e gelince… Bu günkü isimleriyle neocon ve neoliberaller, en derin münafıklıklarını Türk – İslam sentezi tezgâhında gösterip, milletin sırtına zehirli hançeri saplayacaklardı. Bütün bu ihanetlerin Kemalizm adına yapıldığını düşündüğünüzde, siyasal İslamcı Özal’ın darbe cuntasının kucağına Reagan ve Thatcher´ce neden oturtulduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Ve bu kez kemalistlerin eski partisi de nasibini almıştır. Tam yedi sene boyunca, Türkiye’nin tüm siyasîlerine yasak getirilmiş ve neoliberallerce desteklenen Özal, eskileri diri diri toprağa gömmek üzere Kemalist generallerin yardımıyla Türkiye’yi karış karış dolaşmıştı. Neticeyi hepimiz biliyoruz: Merhum Demirel’in büyük gayretleriyle demokrasi kazanmıştı; 1987’de. 1997’de olup bitenler henüz taze… Meclisi açık tutma pahasına yine Demirel’in yaptığı büyük fedakârlıklar… Hiç kimse; ne Kemal Derviş’in dünya Bankasından getirilişini ve ne de Apo’nun Nairobi’de paketlenip adaya tıkılışını Kemalistlerin iradesi dışında gelişmiş bir hareket olarak kabul edemez. Sonra ne oldu… Kemal Derviş’in çizdiği rotayı sağlamlaştırmak üzere yine Amerika’dan ve İngiltere’den ithal edilenlerle Siyasal İslamcı AKP demokrasisinin canına okumadı mı? AKP´nin Kemalizmin esas ilkelerinin dışına çıktığına hiç şahit oldunuz mu? Demokrasinin küresel bir projesi olan Avrupa Birliği’ne AKP ile Kemalistler ittifak halinde saldırmıyorlar mı?

AKP’NİN ALTERNATİFİ DEMOKRASİDİR…

Siyasal İslamcılar, bu yapı içindeki miadını doldurduklarının farkındalar. Herkes bir çıkış arıyor, kendisine göre… Ülke idarelerinde hürriyet ve demokrasiyi „olmazsa olmaz“ İlke kabul eden Nur talebeleri, yine demokrasi diyorlar. Siyasî partilere cezayı rakipleri değil, onlara rey veren millet verir. Hiç kimse; AKP´nin cemaate yaptığı gibi kendisini kanun yerine koymamalı… Adalet mekanizmasına hasar verecek beyan ve icraatlarda bulunmamalıdır. Meşveret ve Şuranın zamanımızda aksi(yansıması) olan demokrasiyle her türlü kör düğüm çözülür. Yalnız; basının vazifesini doğru yapmasının önündeki engeller kaldırılmalı… Ve dışarıdaki neoliberallerin internet üzerinden milleti bataklığa sürükleyecek hücumlarına karşı devlet olarak uyanık durmalıyız.

Ters vuruşlarla Kemalizm artık dirilmez. Tekrar bir Ticani hareketiyle sokaklardaki heykelleri kırdırmaya çalışanlarla bu ülkenin aydını artık alay ediyor. Hem  düşünce ve hem de tarih  olarak fosilleşen Kemalizm’le AKP´ye muhalefet edenlere, AKP´yi bu millete reva görenlerle müttefik nazarıyla bakmak yanlış mı olur, dersiniz?

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Demokrasiye gereken vurgunun yapılmadığı kanaatindeyim… Türkiyenin derdi kaos ise,dermanı da demokrasidir… Var mı bunun alternatifi…

  2. Zihinleri berraklaştırabilecek bir makale olarak okudum… Şükrü Bey’i tebrik ediyoruz..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*