EURONUR ÖZEL

Âl-i Beyt Büyük Sorumluluk Yüklenmiş

Tarihi ve manevi önemiyle Âl-i Beyt’in ümmet üzerindeki etkisi

Özel Makale, al-i beyt
Kur’an-ı Kerim
, Âl-i Beyt’e karşı sevgi ve muhabbet istiyor:

“De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beyt’ime muhabbettir.” (Şûrâ Sûresi, 42:23)

Bu duruma bir kayırmacılık olarak bakmak çok yanlıştır. Olayın derinliğine inildiğinde konunun çok boyutlu ve derin hikmetleri olduğu görülür. Âl-i Beyt’in üzerine çok büyük bir sorumluluk yüklenmiştir.

Ümmetini Âl-i Beyt’in etrafında toplamak arzusunun dayandığı bazı temel sebepler var.

Zamanın akışı içinde Âl-i Beyt’inin pek fazla çoğalacağını bilmiş, ümmetinin zaafa düştüğü zamanlarda gayet kuvvetli ve büyük bir çoğunluk teşkil edeceğini görmüş, İslam dünyasının manevî terakkisine sebep ve merkez olacağını bilmiş ve onların etrafında ümmetinin toplanmasını istemiştir.
(Nursi, Bediüzzaman, Lem’alar, Risale, s. 51)

“Evet, Âl-i Beyt’in efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyet’e fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. Nerede kaldı ki, gayet kuvvetli, gayet hakikatli, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını feda ettikleri bir hakikate taraftarlık, ne kadar esaslı ve fıtrî olduğunu bilbedâhe hisseden bir zat, hiç taraftarlığı bırakır mı? Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslâmiyet cihetiyle, din-i İslam lehinde ednâ bir emâreyi kuvvetli bir burhan gibi kabul eder. Çünkü fıtrî taraftardır.”
(Nursi, Bediüzzaman, Lem’alar, Risale, s. 51-52)

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, istikbalde olacak hadiseleri Allah’ın bildirmesi ile bilip, Âl-i Beyt’inin İslam âleminde büyük ve nuranî bir ağaç hükmüne geçeceğini görmüş, İslam dünyasının bütün tabakalarında insanlığın kemalât dersinde rehberlik ve mürşitlik yapacak kimselerin büyük çoğunlukla Âl-i Beyt’inden çıkacaklarını bilip, bundan dolayı ümmetini onların etrafında toplanmalarını istemiştir.
(Nursi, Bediüzzaman, Lem’alar, Risale, s. 50)

Ümmetinin tahiyyatta ettiği duasının makbul olduğunu bilmiş ve bundan dolayı ümmetini onların etrafında toplanmalarını istemiştir. Ümmetinin bütün fertleri tahiyyatta bu duayı kıyamete kadar okumaya devam edecektir:
“Allah’ım! Tıpkı İbrahim’e ve İbrahim’in âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin her şeyden nihayetsiz derecede yüksektir.”

İbrahim’in (a.s.) neslinden nasıl ki nuranî rehberler, peygamberler gelmişse, Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) neslinden de İslam’ın büyük hizmetlerinde büyük kutuplar ve mürşitler gelmiştir. Bundan dolayı “De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beyt’ime muhabbettir.” (Şûrâ Sûresi, 42:23) demekle emrolunmuş ve Âl-i Beyt’e karşı ümmetin meveddetini istemiştir.

“Âl-i Beyt’ten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyye’sidir. Sünnet-i Seniyye’ye ittibâı terk eden, hakikî Âl-i Beyt’ten olmadığı gibi, Âl-i Beyt’e hakikî dost da olamaz.”
(Nursi, Bediüzzaman, Lem’alar, Risale, s. 51)

Benzer konuda makaleler:

Ali Sarıkaya

Adana'nın Saimbeyli İlçesi Çeralan Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve Liseyi Konya İHL de okudu. 1976 da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. Milli Eğitimin çeşitli okullarında öğretmenlik ve idarecilik… Devamı »

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu