Asya’nın ve âlem-i İslâmın istikbalde terakkîsinin birinci kapısı meşrûtiyet-i meşrûa ve Şeriat dâiresindeki hürriyettir. Ve tali’ ve taht ve baht-ı İslâmın anahtarı da meşrûtiyetteki şûrâdır.
Tenbih
Hem de mânâ-yı meşrûtiyete iptilâ ve muhabbetimin sebebi şudur ki:
Asya’nın ve âlem-i İslâmın istikbalde terakkîsinin birinci kapısı meşrûtiyet-i meşrûa ve Şeriat dâiresindeki hürriyettir. Ve tali’ ve taht ve baht-ı İslâmın anahtarı da meşrûtiyetteki şûrâdır. Zira, şimdiye kadar üç yüz yetmiş milyon İslâm, ecânibin istibdâd-ı mânevîsi altında eziliyordu. Şimdi hâkimiyet-i İslâmiye, âlemde, bahusus bundan sonra Asya’da hükümfermâ olduğu halde, herbir ferd-i Müslüman hâkimiyetin bir cüz-ü hakikîsine mâlik olur. Ve hürriyet üç yüz yetmiş milyon İslâmı esaretten halâs etmeye bir çâre-i yegânedir. Farz-ı muhal olarak, burada yirmi milyon nüfus, te’sis-i hürriyette çok zarardîde olsalar da, feda olsunlar. Yirmiyi verir, üç yüzü alırız.
Yazık! Eyvahlar olsun! Bizdeki unsurlar, ırklar, hava gibi muhtelittir. Su gibi memzuç olmamışlar. İnşaallah, elektrik-i hakâik-i İslâmiyetle imtizaç ederek, ziyâ-yı maarif-i İslâmiye hararetiyle kuvvet tevlid ederek bir mizâc-ı mûtedile-i adâlet vücuda gelecektir.
Yaşasın meşrûtiyet-i meşrûa! Sağ olsun hakîkat-i Şeriat terbiyesinden tam ders alan neyyir-i hürriyet!
İstibdâdın Garîbüzzamanı, meşrûtiyetin Bediüzzamanı, şimdikinin de Bid’atüzzamanı:
Divân-ı Harb-i Örfî, s. 55
***
Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım. Şayet zaman-ı mazi cânibinden, Asr-ı Saadet mahkemesinden adaletnâme-i şeriatla dâvet olunsam; neşrettiğim hakaiki aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim.
Şayet müstakbel tarafından üç yüz sene sonraki tenkidât-ı ukalâ mahkemesinden tarih celp namesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri, tevessü ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim.
Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır.
“Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez.” (Keşfü’l-Hafa, 1:127, Hadis No: 362.)
Millet uyanmış; mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacaktır. Ve hakikat meydana çıkacaktır, inşaallah.
“Akıllı olanlara bu dediklerim yeterlidir. Ben köyü çağırdım—eğer köyde kimseler varsa.” (Farsça ibarenin meâli)
Divân-ı Harb-i Örfî, s. 50
LÜGATÇE:
memzuç: Karışmış.
eşhas: Şahıslar.
terakkî: İlerleme, gelişme.
iptilâ: Bağlanmak, müptelâ olmak.
tali’: Baht, kısmet.
ecânib: Ecnebîler.
istibdâd-ı mânevî: Mânen baskı.
zarardîde: Zarar görmek.
muhtelit: Karışmış, halita.
ziyâ-yı maarif-i İslâmiye: İslâmî eğitimin ışığı.
neyyir-i hürriyet: Parlak hürriyet.
mugalâta: Aldatma.
Benzer konuda makaleler:
- Kerbela Olayı ve Mesajları:
- İslam ve Demokrasi
- Hutbe-i Şamiyesi´nin tam metni
- Yüz yıldır tartışılan 31 Mart nedir? Ne değildir?
- “Bediüzzaman, büyük bir vatanperver fedâidir”
- “Bediüzzaman, büyük bir vatanperver fedâidir”
- Bediüzzaman, hakikî hürriyet ve cumhuriyet