Alem-i Melekut ve Tenteneli Perde

“Hem, bizzarûre, madde lüb değil, esas değil, müstekar değil ki, işler ve kemâlât ona takılsın, ona binâ edilsin. Belki yarılmaya, erimeye, yırtılmaya müheyyâ bir kışırdır, bir kabuktur ve köpüktür ve bir sûrettir.

Görülmüyor mu ki, gözle görülmeyen hurdebînî bir hayvanın ne kadar keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır. Şu hal gösteriyor ki, maddenin küçülüp inceleşmesi nispetinde âsâr-ı hayat tezâyüd ediyor, nur-u ruh teşeddüt ediyor. Güyâ madde inceleştikçe, bizim maddiyâtımızdan uzaklaştıkça, ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi, hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecellî ediyor.

İşte, hiç mümkün müdür ki, bu madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhâtı bulunsun; o perde altında olan âlem-i bâtın, zîruh ve zîşuurlarla dolu olmasın? Hiç mümkün müdür ki, şu maddiyât ve âlem-i şehâdetteki mânânın ve ruhun ve hayatın ve hakikatin şu hadsiz tereşşuhâtı ve lemeât ve semerâtının menâbii, yalnız maddeye ve maddenin hareketine ircâ edilip izah edilsin? Hâşâ ve kat’â ve aslâ! Bu hadsiz tereşşuhât ve lemeât gösteriyor ki, şu âlem-i maddiyât ve şehâdet ise, âlem-i melekût ve ervâh üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir.(Sözler, s.470)”

29. Sözde geçen bu ifade içindeki “tenteneli perdeden” yola çıkarak alem-i mülk ve melekut üzerine bir kaç hususa dikkat çekmek istiyoruz.

Öncelikle alem-i maddiyat ve şehadet nedir?

Şu anda gördüğümüz, seslerini duyduğumuz, temas yolu ile dokunup hissettiğimiz aleme maddi alem veya şehadet alemi diyoruz. Genel bir tabir ile, zahiri beş duyu organımız ile anlayıp kavramaya çalıştığımız alem yani. Görünen alem maddi bir yapıya sahiptir. Yani cisimdir. Cisimlerin ise kendine has bir yapısı, bir görüntüsü, farklı bir hususiyeti vardır. Bu cisimler yıldızdır, güneştir, aydır, dünyadır, dağdır, bitkidir, hayvandır, insandır. Her bir cismin çeşitli aza ve organları vardır. Mesela dünyanın içinde bitkisi, hayvanı dağı, ovası birer organ gibidir. Bitkinin ise dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri birer organ gibidir. Hayvanın ise kolları, bacakları, elleri, kalbi, ciğerleri ve diğerleri. Hepsi birer organdır. Organlar ise dokulardan meydana gelmiştir. Bir cisimde organ var ise mutlaka doku da vardır. Dokular ise hücrelerden meydana gelir. Biyoloji ilmi bize her bir canlının temel taşının hücre olduğunu söylüyor. Peki hücre içinde ne var? Elbette ki çekirdek ve onu saran bir sıvı kütlesi. Çekirdek içinde ise kromozomlar.

Kromozomların ana yapısı ise DNA dediğimiz moleküllerdir. İşte tüm canlı alemin temel taşı hücre ve hücrenin de en temel taşı bu moleküllerdir. Demek ki hücrenin bir altı molekül yapıdır. Kainatta canlı ve cansız ne var ise mutlaka ki bir molekül yapıdan yaratılmıştır. Moleküller ise atomlardan meydana gelir. En basit atom Hidrojendir. İki adet hidrojenin bir adet su ile ittifak yapması su denilen en latif bir molekül yapıyı gösterir. Atomlar ise bir çekirdek ile çekirdek etrafında dönen elektronlardan yaratılmıştır. Bir atom çapı 10 ^-8 cm çapındadır. Yani 0,00000001 cm . Atom çekirdeği ise 10^-13 cm çapındadır. Çekirdek ile elektron arasında çok büyük boşluk vardır. Şayet çekirdek ile elektronu görünür bir şekilde büyütebilse idik bu tam da bir tenteneli perde gibi gözükecekti. Tentene tabiri tam da bu misale uyuyor. Zira tentene tabirinin temsil ettiği işleme ve süslemeli nakışlara dikkat edersek, bir çekirdek etrafında iplerle birbirine bağlanan bir yapı gözükür. Bu ise atom ve molekül yapısını bize izah eder. Kainattaki maddi yapı da atom ve molekülden meydana geldiğine göre bu misal anlatılmak istenen budur. Yani alem-i şehadetteki maddi yapı.

Tenteneli yapı bu maddi alemi temsil ediyor ise, tentene arasındaki boşluklardan bakılsa ne görünür? Yani 10^-13 boyutunun altında ne var? 10^-20, 10^-40 boyutlarına inebilse idik ne görürdük? Daha derinlere ve öze gidebilsek ne ile karşılaşırdık? Daha ince boyutlara nüfuz edebilsek hangi mahluklarla sohbet edebilirdik?

İşte bu suallerin cevabı yukarıdaki tabirde verilmiş: “Şu âlem-i maddiyât ve şehâdet ise, âlem-i melekût ve ervâh üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir.”

Demek ki perde altında alem-i melekut var. Atom altı boyutlarda melekut ve ruh alemi var. Şuur alemi, his alemi, hayal alemi var. Atomun olduğu her noktadan melekut alemine ulaşmak mümkün. Atom nereyi kaplamış ise altında melekut alemi gözükür. Bilim dünyası bu aleme Hilbert Uzayı veya Süper Uzay adını veriyor. Melekut aleminde zerreler ışıktan hızlı titreşir. Orada nurani cisimler ışıktan hızlı hareket ederler. Kütleleri eksidir. Melekut alemini görmeyişimizin nedeni budur. Melekut aleminde Allah’ın emri ışık hızının üstünde bir hızla icra edilir. Bu nedenle her emir anında yerine getirilir.

Bizler bu dünyada ışık hızının altında yaşıyoruz. Hızlarımız da çok düşük. Mesela Cenab-ı Hak bize Erzurum’dan İstanbul’a gitmemizi emretse, biz uçakla ancak iki saat içinde bu emri yerine getirebiliriz. Çünkü en büyük hareket hızımız bu. Melekut aleminde ise Allah bir meleğine emrettiği zaman o emir anında yerine getirilir. Çünkü meleğin hızı ışık hızının belki de milyonlarca katıdır. İşte onun için Allah melekut aleminde ol dediği zaman istediği her şey oluverir. Bu nedenle melekut aleminde uzak yakın diye bir kavram yoktur. Büyük küçük diye de bir şey yoktur. Önce- sonra, az- çok, çirkin -güzel vs. gibi zıt kavramlar orada olmaz. Orada her şey her anı ile Kudret-i İlahinin emrine hazır beklemektedir.

Aslında ruhumuz, hislerimiz, aklımız, şuurumuz, hayalimiz de melekut alemindendir. Mesela insan gördüğü bir cismin kayıtlarını ışık hızının üstünde kaydeder. Hafızasına geri çağırırken de yine ışık hızının üstünde çağırır. Düşünün bir kez, akıl ve hafızamız ışık hızı altında çalışsa idi ne olurdu? Hafızamıza kaydettiğimiz bir bilgiyi çok zorlukla geri çağırıp hatırlayabilirdik. Zira bu gün en gelişmiş bir bilgisayar dahi bir videoyu belli bir süre içinde oynatabilmektedir. İnsan zihni öyle mi? Zihniniz bir yoklayın, tüm bilgiler anında kafanızda. Hem de en yüksek formatta. Hiç zorluk yok. Zira insanın maneviyatı ışıktan hızından daha hızlı çalışır. Tüm melekut alemi de işte böyledir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*