Bu gün ve hafta ile alâkalı gerek gazetemizde olsun, gerek başka yerlerde, bir çok güzel şeylerle Peygamber (asm) yad ediliyor. Bizim bu yazıda bahsetmek istediğimiz; Cenab-ı Hak’kın kendisine muhatab kabul ettiği o yüce Peygamberin, ona has sıfatlarla tavsif edilmesidir. Ki, bunların başında da, başlıkta yazdığımız cümle gelmektedir. Bu unvan sadece Peygamberimize (asm) mahsustur. Diğer bütün Peygamberlerin isimleri tek olarak zikredildiğinde onlara, “aleyhisselâm (as)” denirken, Peygamberimize (asm), yukarıda bahsettiğimiz gibi “Aleyhissalâtu vesselam (asm)” denilir.. Bu iki cümlenin lügatî manâsı da kısaca şöyledir: Aleyhisselâm, “Allah ‘ın selamı onun üzerine olsun”. Aleyhissalâtu vesselam ise, “Allah’ın salât-u selamı onun üzerine olsun.” demektir. Peygamber (asm) a has olan o salât ve selâm cümlesi ise, bize ayet-i kerime ile bildirilmiştir. Ahzâb suresinin 56. ayetinde, (hani tesbihatta ve Cuma günleri de okunan) “İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ…” var ya, işte o ayette Peygamberimize o şekilde hitab edilmesi emredilmiştir. Meali de; “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin…“ dir.
İşte bu özelliğe dikkat etmeyen bazı kişiler, diğer Peygamberlere hitab edilen “Aleyhisselam” kelimesiyle Peygamberimizi yâd ediyorlar. Maalesef bunu bazı hocalar da yapıyor. Bizim mahallemizde bulunan ve merkezî vaazın da yapıldığı camiden vaaz eden bir iki hoca efendi de kürsüden bu şekilde hitab etmişlerdi, kendilerine bunu hatırlattığımda, “doğru söylüyorsunuz, aslında ahzab suresinde bu var” diye tasdik etmişlerdi.
Yani herkes kendine has özelliği ile, unvanı ile bilinir. Peygamberimizin (asm) ın vasfedildiği sıfatları, isim tamlamalarını bize en güzel bir şekilde öğreten de Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir. Meselâ, daha önce hiçbir yerde duymadığım “Muhammed-î Arabî asm“ ı bir tek ondan duyup, risalelerde, hassaten de mucizat-ı Ahmediye (asm)” risalesi olan 19. mektupta okumuşuzdur. Bir de, Peygamber(asm) ın ismi zikredildiğinde, en çok dikkat edilmesi gereken şey, “allahumme salli alâ seyyidina Muhammed “ demektir. Ki buna salâvat denir. Bununla alâkalı birkaç tane de hadis-i şerif vardır. Meselâ, bir tanesi şöyledir: ”Asıl cimri, yanında zikredildiğinde ismim söylendiğinde, bana salavat getirmeyendir” Evet, bu mubarek günde onu hatırlayıp, sayısız salat ve selam getirmeliyiz, onu yad edip, şefaatine mahzar olmalıyız. Burada da yine, üstadımızın bize tesbihatta bildirdiği salavatlar ile salavat getirmeliyiz. ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED!
Benzer konuda makaleler:
- Efendimiz mi? Peygamber Efendimiz mi? (a.s.m)
- Tarihte On Muharrem
- Aşure Günü
- Aşure Günü
- En büyük tesellinin tecelli ettiği gece
- Hz. Muhammed (asm) neden en sevgilidir?
- Âlem kitabının mürekkebi
- İnsanlığın kurtuluşu ve Hazret-i Muhammed (asm)
- Makamların zirvesi: Makam-ı Mahmud
- “Levlâke levlâke..” kudsî hadisi
İlk yorum yapan olun