Algı Operasyonuna karşı, Allah’ın hesabı

Hollywood’da İslâm karşıtı dizilerin sayısı gittikçe artıyor. Özellikle “İslâmofobia” üzerine inşa edilen dizilerdeki bu artışın sebebi “IŞİD” denen ne idüğü belirsiz çapulcu örgütlerin kanlı infazlarını doğrulamak bir bakıma.

Yani, fason terör örgütleri gerçek dünyada düzmece bahanelerle kıtır kıtır adam doğrarken, Hollywood ise bu dizilerle bilinçaltı operasyon yaparak “İslâmcı”ların ne kadar gaddar(!), vahşi(!) ve insanlık dışı bir yapılanma içinde olduğunu görüyor(!).

Gerçek “algı operasyonu” budur.

İnsanların bilinçaltı dünyaları ile oynayarak, doğru ve yanlışların yerlerini değiştiriyor, beyazı siyah, siyahı beyaz gibi gösteriyorlar.

Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da hesabı var.

Bunu neden söyledim?

Şundan; Yahudî yapımcı Gideon Raff’ın imzasını taşıdığı son proje “Tyrant” dizisinin –ki Tayrent gibi okunuyor yani ‘tiran’ veya despot demek- oyuncusu aktris Jennifer Finnigan’ın gazetelere yansımış bir sözü var. Diyor ki:

“Fas’ta inanılmaz insanlarla tanıştım. Kültür beni mest etti. Fas’tan sonraki duraklarım İsrail ve Türkiye Batılılaşmış ülkeler. Burada kendimi çok rahat hissediyorum. Sanırım Ortadoğu kültürünün hayranı oldum. Yemek, insanlar, manzara, kokular… Ve bu ses… (O sırada ezan okunuyor) Ezan sesini dinlemeyi kesinlikle özleyeceğim.”

Muhabir soruyor:

“İlk defa nerede duydunuz?”

Finning cevap veriyor:

“Fas’ta.”

Soru:

“Ne hissettiniz?”

Cevap:

“Hani kimi Amerikan filmlerinde terör eylemlerinden önce ezan sesi duyulur… İlk duyduğumda o olumsuz, korkutucu çağrışımdan kendimi alıkoyamadım. Çünkü bir bakıma böyle hissetmek üzerine eğitiliyorsunuz. Ama kısa süre sonra o negatif duyguyu kaybettim. Ezanın ruhanî, bilge havasına kapıldım. Duyduğum an kendi varlığımı hissediyorum. Derin bir nefes alıyorum. İçimi minnettarlık kaplıyor. Çoğu günler halimize şükretmeyi unutuyoruz. Ezan bir an durup şükretmeyi hatırlatıyor. Los Angeles’a döndüğümde kültür şoku yaşamaktan korkuyorum.” (Habertürk, 2.08.2014)

İşte aktris Jennifer Finning’in bu sözleri hangi inanca sahip olursa olsun, “fıtrat” denen gerçeğin bir tezahürü…

Finning’in “İslâm karşıtı” bir dizi filmde rol almasına rağmen, gerçek düşüncesini bu şekilde yansıtması ve kendisini takip edenlere verdiği bu mesajı önemsiyorum.

Çünkü, burada Allah’ın bir hesabını görebiliyorsunuz. Ya da ben öyle görüyorum.

İslâm karşıtı yapımların çoğalması aslında İslâma olan merakı arttırıyor. Bu merak ve araştırma zamanla “ilgi”ye dönüşüyor.  

Zaten İkiz Kuleler’e yapılan saldırıdan sonra pek çok Amerikalının İslâm ve terörü aynı cümle içinde sıkça telaffuz ettikleri bir sırada, hatta “Müslüman terörist(!) avına” çıktıkları bir zamanda “tersine” yaşanan gelişmeler birçok kesimi şaşırttı.

İslâm’a öfke duyan Batılı araştırmacılar “İslâm nasıl böyle bir vahşete kaynaklık edebilir?” diye sorgulamaya başladı. Merak duygusuyla internette “Bu İslâm nasıl bir terör dinidir” diye araştırırken İslâm’ın hakiki yönünü öğrenip, bu hakikatlere teslim oldular.

Dememiz o ki;

Bazen 11 Eylül gibi, IŞİD gibi ve Hollywood’un İslâm karşıtı filmleri gibi “şerler”den böylesine “hayırlar” doğabiliyor.

Yani, “Allah hesabını görüyor” demek hayalcilik olmasa gerek. 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*