Allah Allah diye diye

Image
Geçen yazımızın “Batı doğru İslâmı arıyor” argümanıyla bire bir örtüşen bir soru, tam yerinde ve zamanında soruldu.

Der Spiegel hangi İslâmı anlatıyor?

 
Alman Der Spiegel dergisinden makul, mantıklı ve olumlu cevaplar verilmiş. “Biz Almanya’daki İslâmın her yönünü anlatmaya çalıştık” denilmiş. “İslâmiyet ile şiddet olaylarını bağdaştıranlar bir grup aptaldır” denilmiş. “İslâm, Almanya’nın ortasına geldi, Almanlar bunun farkına varmalı ve kabul etmeli” vesaire vesaire denilmiş.. Biz sadece denilene ve iddiaya değil, hakikate, beklenilene, olması gerekene ve Ahirzaman misyonuna bakalım.

Artık dünyanın “Batı”dan ibaret olmadığını Batı Dünyası da bilmeli. Artık globalleşme, medeniyetlerin uzlaşması, kültürler arası diyalog çalışmalarının hız kazandığı bir süreçten geçiyoruz. Artık, Doğu’suyla, Batı’sıyla, Güney’iyle, Kuzey’iyle, altıyla, üstüyle, tabanıyla, tavanıyla ve içinde barındırdığı bütün mahlûkatıyla beraber bir dünyadan söz ediyoruz. Böyle bir dünya ise, ne Batı’ının ne başka beşerî bir gücün tasarrufunda olamaz. Mülk Allah’ındır. Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Her şey emredildiği yönde hareket ediyor. İsyankârlar ve Alllah tanımazlar ise, hem şerre hem hayra kabiliyeti olan insanlar arasından çıkıyor. Eğer bu isyankârlar ve inkârcılar da, Allah’ın mülkünde gönüllerince gezip tozup yiyip içip eğleniyorlasa, dünyanın bir imtihan yeri olması sebebiyledir. Ve Ahirete nisbeten fani dünyanın Allah indinde bir kıymet ifade etmediğindendir. Zira bir hâdis-i kudsîde “Dünyanın Allah indinde bir kıymeti olsaydı, kâfirler ondan bir yudum su bile içemezlerdi” buyuruluyor.

Aslında Alman Der Spiegel dergisini, İslâm karşıtı yayınlarıyla ve dinden uzak İkinci Avrupa’nın sözcülüğünü yapmasıyla tanırdık. Dünyanın neresinde Müslümanlar aleyhine bir senaryo, sansasyonel bir haber olursa, bu derginin kapağında ve sayfalarında daha da abartılarak, acaip resimlerle şişirilerek, karikatürize edilerek Avrupalı okurlarına sunulur, onların “önyargı” iştahları kabartılır. İran-Irak savaşından tutun, ta Körfez krizlerine, 11 Eylül senaryolarına, El-Kaide’li, Hamas’lı şiddet olaylarına, ta karikatür krizlerine kadar İslâm’ı ve Müslümanları hedef alan haberler, yazılar ve yorumlar bu derginin mutfağında pişirilip pişirilip kabarık iştahlıların önlerine konulur. Halbuki dergi isminin Türkçesi “ayna”dır. Ona yakışan da, gerçeklere ayna olmasıdır.

İşte böyle bir dergi özel bir sayısını İslâma ve Müslümanlara ayırmış. Hem de “Allah” diyerek.. Hem de “İslâm im Abendland/Batı’da İslâm” ifadesi yerine, “Allah im Abendland/Batı’da Allah” ifadesini kullanarak.. Herhalde bu Batılıların, Ahirzamanda “Allah Allah” diyenlerin azalacağı, bunun da kıyamet sebeplerinden olacağı kutsî ihbarından haberdar oldukları pek de söylenemez. Ama biz söyleyene değil, söyletene; yazana değil, yazdırana bakalım.

Ne gariptir ki, ahirzaman alameti olan “Allah” demeyi yasaklama bir zamanlar ülkemizde yaşanmış, asrın Bedî’si yaklaşık kırk sene evvelinden bir hâdis-i şerifi “‘Allah, Allah, Allah’ deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeâirde İsmullah yerine başka isim konulacak” şeklinde yorumlayarak, izn-i İlâhî ile haber vermiş. Ve o başka isim de “Tanrı” olmuş. Almanların “Gott” dediği de, “ilâh” mânâsınadır. Hiçbir zaman Allah lâfza-i celâlinin yerini tutamaz. Ama onların kastı ve muradı Allah’tır. Onlar da Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfatlarında hataya düşüyorlar. İhlâs Sûresi, onları, bu hatalarını düzeltmeye davet ediyor. “Ehad ve Samed olan yalnız Allah’tır” diyor. Onları Tevhîd kelimesine davet ediyor. Allah’tan başkasını ilâh edinmeyiniz, diyor.

Bir zamanlar, bizdeki İkinci Avrupa mukallitlerinden mühim bir mevkii işgal eden birisi, dinsizlik hesabına demiş ki: “Biz, Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa top, tüfek diye diye ileri gitti.” Böyle düşünenlerin düşüncelerini çürütürcesine, onların iddialarını yüzlerine savururcasına, Batı’daki İslâm’ı, “Allah” lâfza-i celâliyle anlatmayı tercih etmesi tesadüf olamaz. Bilerek ve bilinçlice yapılmış. Hatırı sayılır mesajlarla doludur. Derginin Yazı İşleri Müdürü Dr. Rainer Traub, kendince bir yorum yapıyor. Hani yabana atılacak bir yorum da değil. Şöyle diyor:

“Bazıları, başlığın iki dinin inancını ayırdığını düşünebilir. Almanca ‘Gott’ değil de, ‘Allah’ yazmamız ayrımcılık olarak anlaşılabilir. Fakat Hıristiyan Batı’ya çok iyi tanınmayan bir din geldi. Bu yüzden ‘Allah’ kelimesini kullandık.”

Değerli okurlarım, şimdi derginin bu yaklaşımından hareketle, Batı’da çok iyi tanınmayan İslâmın, ancak “Allah” ile, Allah’ın izni ve lütfu ile tanınıp bilineceğini söylersek ve yine ülkemizde “Allah” demenin yasak olduğu zamanlarda “Allah” diyerek, “Allahüekber” diyerek cansiperane hizmete devam edenlerin şimdilerde Avrupa sathında dershaneler açarak, doğru İslâmın tanınmasına vesile olacaklarını söylersek, doğru bir tesbite imza atmış olur muyuz?

Image 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*