Allah, Kendisine kul olanın sırtını padişaha bile keselettirir!

Habib Baba, 4. Murad devrinde yaşamış, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir. Kervanla bir yolculuk dönüşü, ruhu gibi bedenini de keseleyip temizlemek ister; hamama gider.

Hamamcı:
“Olmaz! Bugün, Sultan Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan kimseyi alamam!”

“Ne olursun, camiye bu hâlimle giremem, seferden geldim, temiz olarak ibadet edeyim!” diye yalvarır.

İnsaflı olan hamamcı, “Peki, şu son odada hızlıca yıkan ve hemen çık, para da istemem, sakın vezirlerin senden haberleri olmasın!”

Habib Baba’nın ardından heybetli, yakışıklı, genç, fakat fakir görünümlü bir müşteri daha gelir. 4. Murad, vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarının haberini almıştır. “Bakalım vezirlerim nasıl eğlenir, neler yaparlar?” diye teftişe tebdil-i kıyafetle gelmiş. 4. Murad’a hamamcı:
“Olmaz, Sultanın vezirleri hamamı tuttular, veremem…”

Israrlarına dayanamaz:

“Al peştemalı, şu son odada yaşlı bir adam var, git onun yanında sen de yıkan, aman ha, vezirler sizden haberdar olmasın!”

4. Murad içeri süzülür. Sohbete başlarlar. Habib Baba:

“Evlâdım, sırtın fazlaca kirlenmiş gibime geliyor, müsaade edersen keseleyivereyim!”
Şaşıran Sultan Murad, bu tekliften de hoşlanır. Zira, ömründe birisi onu padişah bilmeden ve bir beklentiye girmeden yardım teklifinde bulunmuştur. Teklifi kabul eder. Sonunda kuru bir teşekkürle karşılık vermek istemez. “Baba, gel ben de senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım!” der, keselemeye başlar.

Bu sıralarda def, dümbelek, eğlence gırla gidiyor; hamam çın çın çınlıyor! Sultan Murad keselemeye devam eder; bir taraftan da halkın düşüncesini öğrenmek için söylenir:

“Baba, görüyor musun şu dünyanın halini? Şimdi Sultan Murad’a vezir olmak varmış! Adamlar def, dümbelek hamamı inletiyorlar. Biz burada kaçaklar gibi…” der demez, Habib Baba:

“Be evlâdım, Sultan Murad dediğin kimdir! Sen, asıl Âlemlerin Sultanı’na kendini sevdirmeye bak ki, O’nun sevgisini kazanınca sırtını Sultan Murad’a bile keselettirir!”
***
“Onun marifeti olmazsa, insanın ahbabı ve mal ve mülkü insana a’dâ ve düşman olurlar. Beka belâ olur. Kemal hebâ olur. Ömür hevâ olur. Hayat azap olur. Akıl ikab olur. Âmâl, alâma inkılâp eder.

Evet, Allah’a abd ve hizmetkâr olana herşey hizmetkâr olur. Bu da, herşey Allah’ın mülk ve malı olduğuna iman ve iz’an ile olur.” (Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşr., s. 177.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*