Allah’a abd ve asker olmak

Milleti ufunetin sardığı şu günlerde, ufkumuzu açıcı, ruhumuzu dinlendirici bir şeyler yazalım istedik.
Başlıktaki cümlenin aslı “Allah’a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez….”dir. Ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine aittir.

Evet, bu kelâm, benim çok hoşuma gider. Ve her okuyuşta ruhum coşar, kalbimi bir sürûr kaplar. Çünkü Elhamdulillah, biz de, ona abd (kul) ve asker (onun emrinde hareket etmeye) olmaya çalışanlardanız.

Dünyayı istila eden şu son hadise, aslında bütün insanların aklını başına getirmelidir. Hani, bir evde, küçük bir fındık faresi çıkar da, ev halkı korkudan kendilerini koltukların, kanepelerin üzerine atar, bağırır-çağırırlar. Halbuki, birisi ayağıyla üzerine bassa, o fareyi ezer. İşte, haddini aşan havf, korku damarı var ya…

Bu böyle de, ya şu anda dünyayı kasıp kavuran ve gözle dahi görünmeyen bir mikrobun, virüsün yaptıklarına bakın…

Çocukluğumda, Amerika yapımı “büyüyen canavar” diye bir filme gitmiştim. Fezadan dünyaya, macun gibi bir cisim düşüyor ve önüne kattığı bütün canlıları, kartopunun çığ olması gibi, öldürerek, yiyerek büyüyor.

Bu virüs meselesinde de, tamam tedbiri elden bırakmayalım. Ama aşırı korkuya da kapılarak, her gördüğümüz insanı, potansiyel koronavirüslü gibi görmeyelim. Sonra, psikolojimiz bozulur ve depresyona gireriz, Allah muhafaza.

Bir iki yazıda ifade ettik, bir çok yazar arkadaşımız da ifade ediyor. Bu gözle görülmeyen virüsün, bizlere hatırlattığı manevî hususiyetlere de dikkatimizi vermemiz lâzım.

Onun için, başlıktaki ifadelere dönecek olursak, ölümün, herkesin burnunun dibine kadar geldiği, bu dünyanın fani olduğunu anlayan herkesin, Allah’a müteveccih olup, O’na, abd ve asker olması îcab eder. Gerçekten de, bu iş o kadar şerefli bir şeydir ki, içinde olmayanın tariften anlaması zordur.

Rabbimiz; “Kalpler ancak, Allah’ı zikrettikçe mutmain (tatmin) olur” buyuruyor. O’na muhatab olan her kâmil Müslümanın, Rabbimize yaklaşması derecesinde, ne kadar huzur ve saadet bulduğu anlaşılmaz bir ferahtır. Yapılan farz ibadetlerden alınan haz, onun zikredilmesi, fikredilmesi, çok sevap ve saadetli şeylerdir.

Ümmetine zor gelmesin diye, sadece Peygamberine (asm) farz kıldığı gece namazı, ibadeti için, o yola revan olan bir mü’minin hissettiği zevk ve haz, acaib bir şeydir. Herkes, ölümün kardeşi olan uykuda, dünyadan münasebetini kesmişken, sizin, dünyalılar adına, o gaflet zamanında uyanık kalıp, O’na yönelmeniz, abd olmanız, kul olmanız, asker olmanız, ibadet etmeniz, zikretmeniz, dediğimiz gibi, ancak o anı yaşamakla anlatılabilecek bir şeydir.

Ölüm bizi uyandırmadan uyanıp, o tarifi imkânsız şerefe nail olmayı, Rabbimiz herkese nasib etsin inşâallah…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*