Amnesty International ve global ahlâksızlık

Başlığımızın “maksadını aşmasından” veya alâkasızlığından şikâyet edenlere, dünyamızda cereyan eden son hadiselere parçalı değil, bütünü ihata eden bir nazarla bakmalarını tavsiye ediyoruz. Yani, vazifesi ve misyonu; ırk, coğrafya, din, sınıf ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın “insan haklarını” her alanda savunmak ve her türlü zulüm ve haksızlığa karşı dünya kamuoyunu uyandırmak olan global bir örgütün; Asya ve Afrika’da oluk oluk insan kanı akarken susmayı tercih edip; hür Avrupa reklâm tahtalarında global ahlâksızların yanında boy göstermesi, dünkü hadiselerle irtibatlandırılarak değerlendirilmeli.

Kuzey Afrika, Güney Sudan, Orta Afrika, Suriye, Irak, Uzakdoğu, Asya,  Afganistan ve Pakistan’da mazlûmların feryadı sema boşluğunu doldurduğu halde, AMNESTY  hiç, ama hiç duymadı… Batı Avrupa’daki reklâmları olmasaydı, biz de bu “insan haklarını izleyen global korumu” hatırlamayacaktık. Fakat AMNESTY, eşcinsellik, lezbiyenlik ve diğer birçok ahlâkî hastalıkla toplumda problem olanların avukatlığına soyunmuş. Şu günlerde mevcut dünya kültürlerini, inanış, gelenek ve insanî değerleri tahribe yönelmiş global cereyanlara destek amacıyla sahneye çıkan bu örgütün, eski saygın yerinden aşağıya yuvarlanmasını herkes gibi biz de yalnızca seyrediyoruz.

İnsan haklarını izleyen bu kurumun 150 devlette faaliyet gösterdiğini okuyoruz. Yayınladıkları kitapçıkta 2.2 milyon üyeleri olduğunu yazıyorlar: Hiçbir hükümetten para almadığını vurgulayan AMNESTY, sivil “turuncu” örgüt ve fonlardan yardım alıp almadığını yazmıyor. Sivil toplum örgütü üyelerinin kurumlarına ayda veya yılda yaptıkları bağışlar ortada iken AMNESTY’nin dünya genelindeki reklâm, propaganda, neşriyat ve medyada yaptığı çalışmanın “üye aidatlarıyla” karşılaması elbette mümkün değil.

Kamerun gibi hürriyete ve muasır medeniyete henüz yeni adım atan ülkelerin cemiyet yapılarını ahlâksızlık ile kevgire çevirenleri savunan AMNESTY, yeni misyonunun da ön işaretlerini veriyor. Neoliberallerin turuncu devrimlerin altyapılarında kullandıkları AÇIK TOPLUM ENSTİTÜSÜ ve coğrafyalara uygun vakıf ve derneklerin – bizdeki TESEV gibi – yardımına koşan AMNESTY böyle devam ederse, isminin HUMAN RIGHT WATCH  gibi insan haklarını izleyen kurumlarla birlikte anılmayacağını da mutlaka hesaba katmıştır.

Türkiye entelektüeli; millî değerlerini, dinî inançlarını ve tarihî geleneklerini ahlâksızlık ve dinsizlik yararına “hallaç pamuğuna” çeviren STK’ları ve finansörlerini çok iyi tanır. Türkiye Şarkının ve bilhassa Kürtlerin “namus ve iffetteki hassasiyetlerini” bilen II. Avrupalılar, evvelâ “TÖRE CİNAYETLERİ” senaryosunu vizyona sokmuşlardı. Hatta bu konuyu işleyen bir filme Berlin’de ödül bile verdiler.

On on beş sene önceki arşivlere girdiğinizde; günümüz Van, Diyarbakır, Erzurum, Mardin ve Urfa’sında STK’larca desteklenen ahlâksızlığın tepki görmeden cemiyete yayılması için hangi çalışmaların yapıldığını rahatlıkla müşahade edebiliyorsunuz. Kaymakamlık, vilayet ve belediyeler gibi mahallî idareleri de kullanarak gönderilen paralarla hangi çalışmaların yapıldığını merak edenler, küçük bir gayretle büyük bilgilere oluşabilir.

Cahil bırakılmış halka, AB fonu olarak tanıtılan yardımların; doğrudan turuncuların emrindeki paralar olduğunu ahali elbette bilemezdi. Türkiyemizde “dindar” bir partinin iktidarında işlenen bu ahlâkî cinayetlerin AMNESTY gibi global bir hukuk örgütünün ismi altında propaganda edilmesi, belki de AMNESTY’yi bu sahadan geri çekme planı da olabilir. Veya söz konusu global ahlâkî ve insanî değerler karşıtı tehlikeli fonlar, onu kullanmanın peşinde de olabilirler.

Bugüne kadar AMNESTY’yi mazlûmların yardımına koşan ve onların sesi olmaya çalışan bir teşkilât bildiğimizden bu yeni süreci çok garip karşıladığımızı açıklıkla söylemek istiyoruz.

Dünya servet ve ticaretinin yüzde 15 gibi küçük bir mutlu azınlığın eline geçtiği bir dönemde, AMNESTY her türlü menfaat gruplarından bağımsız kalmayı başarmalıdır. İnsansız hava araçlarının oynayan minnacık kız çocuklarını parçaladığı bir dünyada, halkların devletlerle isyancıların ateşleri arasında öldüğü coğrafyalarda ve demokrasilerin fonlarca kundaklandığı bir çağda AMNESTY gibi ciddî bir örgütün Kamerun’daki eşcinsellerin ve ahlâkı tahrip eden aktivistlerin öpücükleri ile meşgul olması, dünyamız için yüz karası değil mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*