Anadilde eğitim, ‘taş üzerine kazınan nakış’ gibi

Lisân-ı mâderzâd [anadil] tabiî olduğundan, elfaz dâvet etmeksizin zihne geliyor. Alış veriş yalnız mânâ ile kaldığından, zihin çatallaşmaz. Ve o lisana giren maarif, “nakş-ı ale’l-hacer” [taş üzerine kazınan nakış] gibi bâkî kalır.

Lisan-ı mâderzad” denilen eşi’â-i hissiyat-ı milliyenin ma’kesi ve semerat-ı edebin şeceresi ve âb-ı hayat-ı maarifin cedavili ve kıymet ve tekemmülünüzün mizan-ı itidali ve doğrudan doğruya herkesin vicdanına karşı menfez açmakla hayt-ı şuaî gibi tesiratı ilka edici-–ihmalinizle gayet müşevveş ve bazı dalları aşılanmış olan–-lisanınız şecere-i tuba gibi bir şecerenin tecellisine müstaid iken, böyle kurumuş ve perişan kalmış ve medeniyet lisanı olan edebiyattan nakıs kalmış olduğundan, lisan-ı teessüfle lisanınız sizden hamiyet-i milliyeye arz-ı şikâyet ediyor.

İnsanda kaderin sikkesi lisandır. İnsaniyetin sûreti ise, sahife-i lisanda nakş-ı beyan tersim ediyor. Lisân-ı maderzad ise, tabiî olduğundan, elfaz dâvet etmeksizin zihne geliyor. Alış veriş yalnız mânâ ile kaldığından, zihin çatallaşmaz. Ve o lisana giren maarif, “nakş-ı ale’l-hacer” gibi bâkî kalır. Ve o zeyy-i lisan-ı millî ile görünen, her ne olursa, me’nus olur.

İşte hamiyet-i millînin bir misalini size takdim ediyorum ki, o da Mutkili Halil Hayalî Efendi’dir ki, hamiyet-i millînin her şubesinde olduğu gibi, bu şube-i lisan meydanında kasbu’s-sebkî ihraz eylemiş ve lisanımızın esası olan elifba ve sarf ve nahvini vücuda getirmiş. Ve hatta diyebilirim ki, asr-ı hamiyet ve gayret ve fedakârlık ve himayet-i zuafa imtizaç ederek, vücud-i manevîsini teşkil etmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninden böyle bir cevher-i hamiyete rast gelindiğinden bizim istikbalimizi, onun gibi ümidinden birçok cevahir ışıklandıracaktır. İşte bu zat, şayan-ı iktida bir numune-i hamiyet göstermiş ve muhtac-ı tekemmül olan lisan-ı millîmize dair bir temel atmış. Onun eserine gitmeyi ve temeli üzerine bina etmeyi ehl-i hamiyete tavsiye ediyorum.
Eski Said Dönemi Eserleri
(Divan-ı Harb-i Örfî), s. 164

LÛ­GAT­ÇE:
elfaz: Lafızlar.
eşi’â-i hissiyat-ı milliye: Millî duygular şuâı, ışığı.
hayt-ı şuaî: İp gibi uzanan ışın demeti.
lisan-ı mâderzad: Anadil.
maarif: Öğrenme ile elde edilen bilgi, ilim; eğitim, öğretim sistemi.
me’nus: Alışılmış, ünsiyet edilmiş.
nakş-ı ale’l-hacer: Taşa kazınan nakışlar, işlemeler.
semerat-ı edeb: Edebî meyveler, eserler.
tersim etme: Resmetme, çizme.
zeyy-i lisan-ı millî: Millî lisan nakşı, işlemesi.
kasbu’s-sebkî: Mesafe almış, öne geçmiş.
himayet-i zuafa: Zayıfları korumak, himaye etmek.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*