Anahtar teslim kardeşlik!

Medrese-i Nuriye’de, bir gurup genç kardeşlerimizle, Kastamonu Lâhikası’ndaki, “Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve halis bir sadâkat ve daimî ve sarsılmaz bir sebat ister”1 pasajını okuyup “neler kazandırdığını?” müzakere ediyorduk.
Özetle şu başlıklar ortaya çıktı:

● Risale-i Nur, başta iman esaslarını ispat ve izah ederek imanlı, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamayı ve “anlayarak okumak ve kabul etmek” şartıyla imanla kabre göçmeyi temin ediyor.

● İbadet, İslâm şartlarını ispat ve izah ederek hayata yansıtmayı sağlıyor.

● Ruh ve olumlu-olumsuz bütün duygularımızı terbiye ederek, “marifetü’n-nefsi”, yani, nefis terbiyesini gerçekleştirmenin formüllerini veriyor. Yani, kimi, ne kadar seveceğimizi, şefkatimizi kime, hangi ölçüde kullanacağımızı, inat, hırs ve adavet gibi şiddetli duygularımızı kime karşı yönlendireceğimizi ilim ve tefekkür yoluyla öğretiyor! Medrese, tekke ve zaviyelerdeki eğitim ve terbiyeyi veriyor. Yani, evimizi, bulunduğumuz mekânı, kırları, tekke ve zaviyeye çeviriyor!

● İhlâs, zikir, şükür ve fikir gibi güzel hasletleri talim ediyor!

● Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejilerini de ortaya koyarak bizi savrulmalardan muhafaza ediyor.

● Deccalizmi/Süfyanizmi keşfederek, şubeleri olan “ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik ve zındıka komitelerinin” tuzaklarına düşmekten kurtarıyor!

● Müslümanların biribirine kırdırıldığı bu dönemde, Uhuvvet Risalesi’yle fedakârane uhuvvetin/kardeşliğin, dostluğun, yardımlaşmanın, dayanışmanın aklî, mantıkî, ilmî, kalbî, vicdanî boyutlarını nazara vererek Asr-ı Saadetteki “Muhacir-Ensar kardeşlik modelini” günümüze taşıyor. Uhuvveti zedeleyen “kin, haset ve adaveti” psikolojik boyutlarıyla ele alıp tedavi ediyor. Bunları müzakere ve mütalâa ederken, kardeşlerimizden birisi şöyle dedi: “Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra, bu kardeşliği gerçekten yaşadım, yaşıyorum. Seyahati çok seviyorum. Doğusu-batısıyla ülkemizin gittiğim her beldesinde bir dakika önce tandığım kardeşlerimizle samimane kucaklaşıyor, dost ve ahbap oluyorum. Hatta, birkaç saniye öncesine kadar tanımadığı beni, otogarda karşılıyor, samimane bir uhuvvetle kucaklıyor, o anda kimse yoksa dersanenin/medrese-i Nuriyenin anahtarını veriyor…”

Kardeşimizin bu anektodundan şu vecize de ortaya çıktı: “Risale-i Nur, anahtar teslim uhuvvet/kardeşlik kazandırıyor!”

Dipnot:
1- Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 88/yeni tanzim, s. 163.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*