Angela ve ekibi AB ile savaşıyor

Başlığımızı beğenmemiş olabilirsiniz.

Buna rağmen garibinize gidecek şeyler ve tek düzeden farklı okumalarla karşılaşabileceğinizden, okumanızı tavsiye ediyoruz. Evvela Angela’yı tanıyorsunuz. Bundan birkaç sene önce MERKOZY meselesinde ciddî ciddî AB’yi küçültmeye niyetlenmişlerdi. AB içinde patronluk yaklaşımları o meşhur ikiliye aitti… Yani “Fransa ile Almanya sair AB üyelerinin üzerinde bir statüye sahip olmalı” diyorlardı… Belki de global demokrasiyi anlayamama veya hazmetmeme sinyallerini veriyorlardı, meşhur ikili. AB’ye karşı içeriden ve münafıkâne başlatılan mücadele o zamanlar daha çok ekonomikti. Neocon ve Neoliberal ittifakına bağlı fon ve büyük bankaları; tarihlerinden hoşlanmadıkları Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’in üzerine saldırtmışlardı. Söz konusu ülkelerin ekonomileri alarm vermeye başlamıştı. Küçük millî bankalar batmış, AB’nin malî yükü üyelerinin karşısına dağ gibi çıkmıştı. Başbakanımızın da aynı ekipten olduğunu çok az insan bilir. Ellerini ceplerine koyduğu konuşmasında, AB ile istihza ediyordu. Ve krize giren ülkelere yardım edebileceğinden bahsediyordu. TL’nin Euro karşısındaki haşmetinden dem vurarak, Yahudi yazarların seslendirdikleri “Euronun hazin sonu” senaryosuna o da katılmıştı. Sosyal medyanın hafızamızı ipoteğine aldığı şu zamanda, söylediklerimizin çoğunu gazete arşivlerinden de okuyabilirisiniz.

Bildiğiniz gibi MERKOZY’nin Safardin kanadını Fransızlar kırmış ve Sarkozy yolsuzluklar çukurunda dertleriyle uğraşıyor bugün… Her gece kendisini yüzmilyonlarca dolarla destekleyen Kaddafi’nin ruhuyla boğuşuyor…

Alman milleti Angela’ya güvenmediğinden, hükümete Sosyal Demokratları da ortak etti. Hatta anlaşmaları da yapıldı bakanlıkların… Kaos ve anarşiye alışmış Neocon ve Neoliberaller maalesef yine rahat durmadılar. Yeni hükümet üyeleri Angela ile ahlâkî zaafa sahip Westerwelle’nin önceden kuluçkaya yatırdıkları baykuş yumurtalarından çıkan civcicleri kucaklarında buldular… Tarihin kaybolmuş bazı reflekslerini uyandırma gayretiyle Neocon ve Neoliberal ittifağının Kiev’de yaktığı ateş, bölgeyi tutuştururken, Westerwelle ağababası Henry Kissenger’le birlikte manzarayı Washington’dan keyifle seyrediyorlar…

Angela ve yoldaşlarının AB’ye taarruzları nifaka bürünüp farklı formatlarda cereyan ettiğinden, Hıristiyan Avrupa hadiselere maalesef gecikmeli dahil olabiliyor. MERKOZY döneminde AB’nin küçülmesini isteyen bu ekibin, bundan on küsûr sene önce Demirperde kabuğundan henüz çıkmış ve Doğu Avrupa ülkelerini rehabilite etmeden AB’ye almaları da AB’ye kurulmuş bir tuzaktı. Turuncu Devrimi bu ülkelerde siyasetin önemli noktalarını gösteren ittifakın; bu fukara, eğitimsiz, ahlâkî değerlerden uzak yetişmiş ve altyapıdan tamamen mahrum ülkeleri (Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Macaristan ve Çek gibi) ayağa kaldırmak gayretiyle AB’nin gönderdiği paraları tamamen yontması, izaha çalıştığım önemli bir hususu arz eder. Brüksel’den gönderilen paraların, Neoliberallerin buralardaki temsilcilerince “cukka” edilivermesi AB idarecilerini hayli kızdırmıştı. Söz konusu ülkeleri birlikten çıkarmak, müeyyideler getirmek veya üyeliklerini askıya almak gibi ciddî meseleler konuşulduğu halde, çoğu realize edilmeden yolsuzluklar unutuluverdi. O günlerde AB’yi işlevsiz bırakmak üzere başlatılan girişimin Angela, Kerry, Von der Leyen ve Rassmussen gibi Neoconcu siyasetçilerle yeniden Ukrayna’da sahneye konulması, Alman aydınlarının canlarını epeyce sıkmaya başladı. Hükümetin ortağı Sosyal Demokrat’ların AB’yi millî politikaları haline getirmesi ve AB’nin önderleri sayılan Hıristiyan Demokratlara hitaben “AB’yi size yıktırmayacağız!” sloganlarını dev levhalara asmaları, kaderin garip ve yeni bir cilvesi olsa gerek..

…VE İZDÜŞÜMLER…

Biz Risale-i Nur Talebeleri AB’ye global bir proje olarak sahip çıkarız. Tarihin hangi şartlarında doğduğunu, serpildiğini ve bugünkü hale geldiğini iyi biliriz. Bu projenin ayaklarının durduğu yerleri, tarihî süreçleri, dostları ve düşmanları hep Risale-i Nur’larda yazılıdır. Türkiyemizde Meclisteki mevcut siyasî parti ve eğilimlerin neden AB’ye karşı veya soğuk durduklarının asıl sebeplerini, Yeni Asya gazetesi Risale-i Nur perspektifinden yüzlerce kez yazmış ve kamuoyu ile paylaşmaya çalışmıştır. Meselâ, mevcut iktidarın, çekirdek yapısı itibarıyle AB’ye karşı olduğunu, konjonktürün baskısı altında takiyyeye başvurduğu, AB bakanı Egemen Bağış’ın icraatıyla ortaya çıkmıştır. Neoconlarla çalışan Bağış’ın artistik rollerle bizdeki AB sempatisini yüzde 70’lerden yüzde 35-40’lara düşürmeyi başarabilmesini küçümseyenleri, Angela ve ekibinin üzeri örtülü AB karşıtlığını nasıl anlayacaklarını çok merak ediyoruz. AKP’nin Kemalist Halk Partisinden Irkçı Hareket Partisinden ve Komünist Kürt Partisinden daha az AB’ye karşı olduğunu çok az insan bilimsel olarak iddia edebilir. Angela ve ekibi ile Tayyip Bey’in paylaşım içinde olduğu çekirdek kadro arasındaki paralelliği Yeni Asya on seneden bu yana anlatmaya çalışıyor. Vâ esefâ ki kapital devlerin rüşvetleri, kontrollerindeki dehşetli medya ve cehaletle muallel milletimizin ekseriyeti, bu tür zararlı yapılanmaları görmeyi engelledi ve engellemeye devam ediyor.

El hasıl; Semavî dinlere ve bilhassa Kâinatın Efendisine (asm) düşmanlığını medya ile ilân etmiş birisi, AB’yi de korumakla vazifeli NATO’nun AKP’nin oluruyla idaresine gelmiş. Angela’nın örnek anne tiplemesiyle aile bakanlığına getirdiği yedi çocuklu Von der Leyen, birdenbire koyun postunu atıp kurda dönüşerek Alman Ordusu Komuta Bakanlığına sıçramış. Her türlü yolsuzluk ve ahlâksızlıkla yargılanıp mahkûm olan Timuşenko ile günde kafasına yüzlerce yumruk yiyen Vitali’den medet umar hale getirilmiş Ukrayna halkına, Kiev’in medyasında kıyam çağrısı yapan John Kerry’nin de Neoliberal ekiple iddia edilen bağı, bu sebeple ortaya çıkmış oldu. Obama’nın takip ettiği genel siyasete tamamen aykırı beyan ve icraatlarla hem Kerry, hem Angela ve yoldaşları Alman siyasetçi, aydınları ve bilim insanlarının hedef tahtasına yerleşmiş oldular: Helmut Schmidt, Helmut Kohl, Schröder, W.Schäuble , Roman İderzog ve daha yüzlerce meşhur siyasetçi, AB adına Ukrayna üzerinden Rusya’ya açılan cephenin çok yanlış olduğunu, düne kadar AB’nin müttefiki olan Rusya’nın tahrik ile düşman safına itilmesinin AB’ye ancak zarar getirebileceğini söylüyorlar. Gel gör ki, Angela ve yoldaşları, bizdeki AKP kurmayları gibi, yalnızca ellerine verilen yol haritasını izlemeye çalışıyorlar: insanî değerler, barış, çevre, adalet, servetin adaletli paylaşımı ile din ve vicdan hürriyetleri bu Neocon ve Neoliberal müttefiklerini hiç, ama hiç ilgilendirmiyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*