Ankara’nın karanlık dehlizlerindeki karanlık planlar

Siyaset Günlüğü

Garip bir süreç yaşıyoruz.

Uzun bir süredir depremlerle titriyordu ülke.

Önce İstanbul, ardından Manisa ve Ankara derken…

Elazığ Malatya ekseninde patladı.

Yüzlerce ev yıkıldı, enkaz altında kalanlar, hayatını kaybedenler ve yüzlerce yaralı, binlerce evsiz insan, durum perişan.

Tam yaralar sarılmaya başlamış iken bu sefer de başka bir musibetle sarsıldık.

Çığ faciası.

Neredeyse depremdeki kadar insan hayatını kaybetti.

Son bilgi: 38 vatandaşımız vefat etmiş, 67 de yaralı vardı.

Aynı gün akşamı Sabiha Gökçende uçak kazası. Neyse ki uçak kazasında büyük bir kayıp olmadı.

Bu arada İdlip’teki şehitlerimizi de unutmayalım.

Nereden bakarsanız bakın büyük bir musibet yaşıyoruz.

Bütün bunlar ise insanı ürkütüyor, korkutuyor.

Ne oluyor bu ülkeye, dedirtiyor.

Bir kara bulut dolaşıyor şu güzel yurdum insanın üstünde.

Aslında bunlar birer ikaz, uyarı.

İnançlı bir insan ister istemez bunu tasdik eder.

Musibetlerden kendine ders çıkarıp, davranışlarını düzeltmeye çalışır.

En aşağıdaki kişiden, ta en üstteki yöneticiye kadar.

Ancak;

Görünen o ki bazıları bundan ders almıyor.

Suçu hala başkalarının üzerine atmaya çalışıyor.

Üstelik bazı tavsiye ve tenkitte bulunmak isteyenler de ihanetle suçlanıyor.

En kötüsü de şu:

Bu musibetler şahsi ve parti çıkarları için kullanılıyor.

Yoksa daha depremin ilk günü devletin bir yetkilisinin, “Deprem dolayısıyla kamu oyunda iyi bir algı” var diye mikrofonlara yakalanması ne anlama gelir?

Ya da deprem günü cenazelerde hataları başka yerlere havale etmek?

Dini mesajların arkasına gizlenmek…

Milletin ulvi hislerini istismar etmek…

Hatırlayın…

Gölcük depreminde de olmuştu aynısı.

Zamanın başbakanı ellerini havaya açıp, “Ne yapalım Allah’tan geldi” demişti.

Amenna!..

Ancak sen de tedbirini alsana be kardeşim.

Yok…

Aynı mantık şimdi de sürüyor. Büyüklerimiz işi hemen kadere havale ediyorlar. Halbuki bunların görevi önce tedbir alıp, sonra kadere havale etmek.

Biz de konuşuyoruz işte:

Din ve inanç istismarcılığı iliklerine kadar işlemiş olanlardan daha başka ne beklenir ki?

Baksanıza, felaketler bile istismar ediliyor.

Siyasi menfaat için kullanılıyor

Çünkü Elazığ ve Malatya depremi sonrası farklı bir süreç işlemeye başladı.

İktidarın ileri gelenleri meydanlara indiler.

Hakkını yemeyelim İçişleri Bakanı iyi çalıştı bu depremde.

Ancak karar vericilerin farklı niyeti var gibi.

Sanki bir seçim hazırlığına girildi.

Yoksa iktidarın “Tek adamının” 36 vatandaşımızın hayatını yitirdiği ve kurtarma çalışmalarının devam ettiği gün ve saatte Kırklareli’nde miting yapmasının ne anlamı olabilir ki?

Hem de kışta kıyamette…

Acaba iktidarın bir seçim planı mı var sorusunu sordurtuyor bu olaylar?

Ya da musibetleri seçim için istismar mı edecekler?

Yoksa felaketler nedeniyle geçim darlığı, işsizlik, yolsuzluk gibi gündem maddelerinin üzeri örtülüp baskın bir seçim yolu açılmak mı isteniyor?

Görünen o ki böyle bir niyet var.

Seçim için ilginç bir sebep daha gözüküyor: İktidar – Ergenokon kavgası.

Hep diyorduk ya, 15 Temmuz iki ayaklı bir operasyon diye.

Birincisi Hizmet Hareketini tasfiye etmek, ikincisi ise mevcut iktidarı.

Sanki ikinci süreç de işlemeye başladı gibi.

Bu günlerde “derin devletin” okları iktidara yöneldi de…

Başkentte garip olaylar yaşanıyor.

Kim bilir belkide bu musibetler bize Ankara’nın karanlık mahfillerinde yapılan bazı karanlık planları aydınlatmaya ve anlatmaya çalışıyor?

İyi okumak lazım…

Önce Risaleleri, sonra olayları…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*