Anlamsız ve zararlı duygular

Güneş sistemine bağlı şirin ve mavi bir gezegen olan dünyada, en şerefli ve aziz bir misafir olan insanın, imtihanına vesile olması için verilen müsbet duygular olduğu gibi; rekabet, kıskançlık, haset, kin, nefret ve düşmanlık gibi menfî duygular da verilmiştir.

Ruhun hayatiyetini devam ettirebilmesi için verilen akıl, gazap ve şehvet kuvvelerine bağlanan bu müsbet ve menfî duygular, akıl ve iradenin hâkimiyetinde kalırsa her cihette müsbet neticeler verir.

Nefs-i emmârenin tesiri altında kalırsa, hayvanları ve şeytanları bile geride bırakacak olumsuzluklar o insandan meydana gelir. Böyle insanlar, bulundukları cemiyetleri alt üst eden karıştırıcı bir âlet veya zehirleyen birer yılan gibi olurlar.

Her yere hâkim olmak ve her şeyi kontrol altında tutmak, bir kısım insanların arzu ettikleri bir neticedir. Hem de hâkimiyetin gereği istiklâliyet ve ortağı kabul etmemektir. Bu arzu yüzünden nice dindar padişah ve sultanlar kardeş veya oğlunu ortadan kaldırmıştır. Tarih bunun yüzlerce örneğiyle doludur.

Yakın tarihe baktığımız zaman, devletin bütün iplerini ele geçirenler, kendilerine rakip olabilecek kimler varsa ya vücudunu ortadan kaldırmış, ya da tamamen toplum ve siyaset hayatından dışlayarak onların kendi köşelerinde sessizce ölüp gitmelerine sebep olmuşlardır.

Halbuki, dünyaya sığmayan ve rakip kabul etmeyen o kudretli insanlar, bugün toprağın altında yaptıklarıyla baş başa kaldılar. Hep dünyada kalacakları zannıyla yapmadık zulüm bırakmayanlar, her fâni gibi bu dünyayı terk etmek zorunda kaldılar.

Bir gün haberlere bakıyordum. Birinci haber olarak verilen şey dikkatimi çekti. Birisi elinde naylon torba içinde bir şey taşıyordu. Haber spikeri naylon torba içinde taşınan şeyin, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin kudretli generali Cemal Gürsel’in kemikleri olduğunu söylüyordu. Devlet mezarlığına naklediliyormuş. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan gibi hayatını milletin hizmetine adayan vatanperver insanları asan irâdenin sahibi de, nihayet onların gittiği âleme gitmişti. Ne kadar hazin ve ibret verici bir tablo!

Bir ay önce Ahmet Genç Ağabeyle, İstanbul’da Osmanlı camilerini ziyaret ediyorduk. “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni!” diyen Peygamber müjdesine mazhar Fatih Sultan Mehmet, kendi adına anılan caminin haziresinde yatıyordu. Kırk altı yıl padişahlık yapan Kanuni Sultan Süleyman da öyleydi. Yeniçeri Ocağına son veren ve bir çok Avrupaî yenilikleri buraya getiren 2. Mahmud ile Osmanlı Devletinin en zayıf döneminde otuz üç sene başarıyla yöneten 2. Abdülhamid de aynı türbede Çemberli taş mevkiinde birlikte yatıyorlardı. Dünya hiç kimseye kalmıyordu.

İkindi namazından sonra Eyüp Sultan Kabristanını ziyaret ettik. Asrın mânevî sahibi Bediüzzaman Hazretlerinin “O kendini bilmiyor. Yetmiş evliya kuvvetindedir” dediği Tahiri Mutlu Ağabey, “Kâinata değişmem” dediği Zübeyr Gündüzalp Ağabey, “Nurcuların Avukatı” ünvanına sahip Bekir Berk Ağabey, veli doktor Sadullah Nutku, Yeni Asya Gazetesinin ilk kurucularından Mustafa Nezihi Polat ve Risâle-i Nur hizmetinin emektarlarından Mehmed Emin Birinci Ağabeyler hep bir arada yatıyorlardı.

İşte hayat böyleydi. Sonumuz hep bu olacaktı. Kim olursa olsun bu dünyada kalınmıyordu. Kötüler gibi iyiler de oradaydı. Dünyanın olumsuzluklarına ve bir çok menfî duygulara kapılıp mağlûp olmaya bu hayat değmiyordu. Âkıbet bir poşet kemikten ibâretti. Sade vatandaş, mühendis, doktor, profesör ve devlet makamlarında bulunmak bu sabit sonucu değiştirmiyordu. Anlamsız ve zararlı duygular yüzünden hem dünya, hem de âhiret hayatı berbat edilmemeliydi.

“Maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî hiçbir maksat gözetmeden, yalnız ve yalnız rızâ-yı İlâhî yolunda hizmet bana gösterildi” diyen muazzez Üstadımız gibi, bu yüksek maksat hedef alınmalı ve başka hiçbir şeye bakılmamalıydı. Bütün menfî duygulardan kurtulmanın ve müsbet hizmetlerde bulunmanın ruhu oradaydı.

Eyüp Sultan Kabristanının benim âlemimde ihyâ ettiği duygular bu hakikatlerdi. Cenâb-ı Hakk’ın bu duyguları son nefese kadar muhafaza edip yaşatmasını hepimiz için niyaz ediyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*