Annemin günü geçmez!

Batıdan gelen ve her yılın sadece bir gününü Batı standartlarıyla simgeleyen, Batı motifleriyle süsleyen ve süslü ambalajlarla Batının sosyal ideo-logyasını canlı tutan, Batının tüketim felsefesine revaç verdiren her “Anneler Günü” gelip geçer.

Merhume annemin günü, cümle annelerimizin (ve de babalarımızın) günleri ise geçmedi, geçmeyecektir.

Müslüman anne-babaların İslâm ideolojisindeki yerleri başlar üstün-de ve gönüller tahtında daima korunacaktır. Dünyada, berzahta, ahirette; hayatlarının her safhasın-da, her hal ve şartta anneliğin-babalığın hakları ve hukuku Kur’ân ve Sünnet’in garantisi altındadır.

Onların dünyada zayi olan hakları da ahirette telâfi edilecek, mükâfat-ları kat kat verilecektir. Onların hukukunu gözetmeyen evlâtlara yazıklar olsun ki, hem dünyada hem de ahirette zarara razı olurlar.

Vefat eden anne ve babalarımızı günde en az beş defa, her vakit namazının akabindeki duâ faslın-da, her namazın her son teşehhüdünde “Rabbenağfirli veli valideyye velil mü’minine” diyerek; mübarek gün ve gecelerde rahmet ve mağfiretin coştuğu anlarda anarız onları en güzel duygularla ve duâlarla..

Manevî atmosferde onlarla adeta yüz yüze gelir, sohbet ederiz. Onlar bize, biz onlara bakarız. İmanın derecesine göre coşan duygularla ebedî buluşmanın hazzına hazırlanırız.

«««

Şimdi yaşanmış gerçek bir hikâye ile yazımızı noktalayalım:

Mustafa Çavuş marangozluk yapıyordu. Gün boyunca çalışıyor, eve yorgun argın geliyordu. Eve gelir gelmez anne babasının elini öpüyor, duâlarını alıyordu. Annesi yatalaktı. Önce onun yemeğini kendi elleriyle yediriyor; sonra doksan yaşındaki, gözleri görmeyen babasının yemeğini yediriyordu. Ondan sonra kendisi sofraya oturuyor ve çoluk çocuğuyla beraber yemeğini yiyordu.

Aynı şey sabahları da tekrar-lanıyordu.

Üstad Bediüzzaman’ın evinin önündeki çınar ağacına küçük kulübeciği o yapmıştı.

İşleri oldukça iyi, rızkı da hayli bereketliydi. Darlık çekmiyor, sıkın-tıya düşmüyordu. İbadetlerini de aksatmıyordu. Huzurlu bir yaşantısı vardı.

Marangoz Mustafa Çavuş’un bu hali, Bediüzzaman’ın dikkatini çek-mişti. Böyle huzurlu ve bereketli bir hayata çok sık rastlanmazdı. İşin geri planında bir şeyler olmalıydı. Bir iki soruşturmadan sonra, Mus-tafa Çavuş’un, evinde anne baba-sına baktığını öğrendi.

“Tamam” dedi. “Bu muvaffakiyet ondandır.”

Bunu yazdığı bir Risalede şöyle dile getirdi:

“Ahiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakiyet-li görüyordum, sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o zat, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşaallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli.”

Henüz dünyada olan annelerin kıymetini bilmek, vefat edenlerle de ebedî buluşmaya hazırlanmak dileğiyle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*