Arap demokrasisinin yolu Türkiye’den geçer

Image
Turuncu devrimciler hemen velveleye başladılar. Yasemin devrimi, nergis devrimi ve çiğdem devrimi… Tunus Kemalizminin yıkılışını bölge için milâda dönüştürmeye çalışıyorlar. Doğrusu demokrasi korkusu tepeden tırnağa ilgili neoliberalleri sarmış durumda. Arkalarında bıraktıkları Irak, Afganistan, Kırgızistan ve Ukrayna örnekleriyle sicilleri iyice kararmış bu global çeteler, entrika, nifak, anarşi ve kaosla gizlice iş tutmaya çalışıyorlar.

Peşinen belirtelim ki, başarı şansları çok az… Fakat bir hakikati de unutmayalım: Tahrip daima kolaydır.

BAŞARISIZ OLACAKLAR, ÇÜNKÜ…

Bizdeki Kemalist medyanın duayen yazarlarından birisi Bin Ali’nin firarından bir süre önce yazmıştı. Kendilerince fanatik ve radikal kabul ettikleri “Arap dünyasının” değişim ve dönüşüme sert tepkilerinden, modernitenin bu coğrafyadaki başarısızlığından yakınıyordu. Buna karşı Türkiye’nin AKP ile radikal ve fundamentalist İslâmdan “ılımlı İslâma” nasıl bir değişimle ulaştığından ve Erdoğan’ın muhteşem “dönüşümünden” dem vuruyordu. Büyük yazarımızın tesbit ettiği müşahhas örnekleri okusaydınız, siz de hak verirdiniz… Bu tesbitin bir mânâsı da şu idi: Neoliberaller George Soros’un idaresindeki Açık Toplum Enstitüsü ve yandaş kurumlarıyla Türkiye’de gerçekleştirdikleri devrimi, Arap dünyasında beceremiyorlar.
“Değişim ve dönüşümün” günümüzdeki adresi elbette neoliberalizmdir. Parayı veren düdüğü çalıyor Türkiye’de… Bize göre tereddî, tahrip, çürüme ve kaos sayılan şeyleri, birileri modernite, ılımlı İslâm veya değişim olarak kabul edebilir. Zaten temellerimizdeki derin ayrılık da bunu gerektiriyor. Anlayacağınız, neoliberallerle demokrasi arasındaki açı farkı tam yüz seksen derece… Türkiye başarısında neoliberallerin unuttukları bir gerçek var. Kemalizm ülkeyi seksen küsûr seneden bu yana “nifakla” yoğurmasaydı, alkışladıkları “değişim ve dönüşüm” gerçekleşmezdi. Otursunlar, Kemalistlere duâ etsinler. Bu gerçeği tesbit edenlerden birisi de Irak’ın kanına girenlerden Paul Wolfowitz idi: “Her İslâm ülkesi bir M. Kemal çıkarmayana kadar demokrasiye ulaşamaz.” Elbette ki günümüzün Irak, Afganistan, Kırgızistan ve Türkiye demokrasilerini kastediyor. Çok iyi biliyor ki, ilk mektepten üniversiteye, Kemalizm Türk çocuklarına “ikiyüzlülük” dersi veriyor. Bazılarımız AKP’deki “siyasal İslâmcıların” takiyyesini, Şia inancındaki takiyye ile karıştırıyorlar ki, yanlıştır. Bizimkilerin takiyyesi, Kemalizm nifak rejiminin zararlı bir meyvesidir. Bunu en iyi bilecek olanlar da, objektif düşünen sosyologlarımız olmalı…

TÜRKİYE, TAKİYYEYİ TERK ETMELİ…

Herşeyde olduğu gibi Kemalizmde de ülkemizin sair İslâm ülkelerine örnek olduğu bir vakıadır. İyiliklerimizin de, kötülüklerimizin de yansımalarını hemencecik İslâm Âleminde görebiliyoruz. Arap dünyasının önünde, kendisine yakın gördüğü ve yarım demokrasiye sahip Türkiye’nin dışında, pratikte takip edebileceği bir ülke yok. Bin senelik ortak tarih, kültür ve inanca sahip ve İslâm milliyeti paydasında buluştuğu Türkiye’den başka bu yolda örneği de yok Arap âleminin.
1950’de çok partili sisteme geçen Türkiye, demokrasi noktasında üzerine düşeni 1955’te yapmaya başlamıştı. Bağdat Paktı ile demokrasi bölgeye yayılıyordu ki, o zamanlar ismi bolşevizm ve günümüzde neocon-neoliberal olan kırk haramiler, hürriyetin yolunu kesip, kahramanlarını hunharca doğradılar. Hemen akabinde de hazırladıkları “diktatörleri” tek tek devreye soktular. Baasçı zalimler, Esad, Kaddafi ve Burgiba gibi…
Türkiye’ye “hakikî demokrasi” gelmeden, Bağdat’a, Şam-ı Şerife, Aden’e, Hartum, Tunus, Bingazi ve Kabil’e demokrasi gelemez. AKP iktidarı neocon-neoliberaller yerine millete dayansaydı, hem Türkiye’ye ve hem de hürriyet ve demokrasi intizarındaki ülkelere imkân doğacaktı. Zira parti vitrinindekiler, İslâm toplumunu anlayabilecek kumaştan geliyorlardı. Ama galiba inisiyatifi tamamen kaptırmış durumlar. Hürriyet ve demokrasinin temel, esas ve özüne dayalı hiçbir değişikliğin yapılamaması bunu gösteriyor. Üstüne üstlük ülke söz konusu çetelerce kevgire döndürülmüş durumda.
Kanaatimizce Türkiye’yi idare edenler takiyyesizce millete gitmelidirler. Milletle bütünleşen “siyasal düşünceler” muvakkaten mağlûp olsalar da iktidardadırlar. Neocon ve neoliberal istibdatların korkulu rüyası olurlar. Milletiyle bütünleşen bir iktidarın rüzgârı, Arapların burnunu kanattırmadan onları demokrasiye ulaştırır.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*