“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (Rum, 22. âyet)
Hucurat Sûresi 13. âyette “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır” deniyor.
Bu âyet ışığında Doğu Anadolu’yu bakanlar, aynı köyü paylaşan Türk ve Kürt milletlerinin bir birlerinin dillerini rahatlıkla konuştuklarına şâhit olmuşlardır. Ben de kendi akrabalarım içinde bu durumu bizzat görmüşümdür. Kürt halam ve amcam çok rahat Türkçe konuşurlardı; Türk dayılarım ve teyzelerim de ana dilleri gibi iyi derecede Kürtçe konuşabilirlerdi. Aynı durum Güneydoğu için de geçerli. Araplar Kürtçeyi, Kürtler ise Arapçayı rahatça konuşabilirler.
Üç necip halkın sahip olduğu bu ortak özelliğe yüz yıl öncesinden dikkat çeken Üstad Bedîüzzaman, bu güzelliğin eğitime taşınmasını arzulamıştır. Kahire’de bulunan Ezher-i Şerifin Anadolu’daki kız kardeşi olarak Van vilâyetinde kurmak istediği “Medresetüzzehra” üniversitesinde uygulanmasını ön gördüğü eğitim dilinin modelini gayet vecîz bir şekilde çizen Üstad, “Arapça farz, Türkçe vâcip, Kürtçe câiz” demiştir. Derin mânâlar ifade eden bu cümle üzerinde siyasilerin, eğitimcilerin, sosyologların düşünmeleri gerektiğine inanıyorum. Çünkü ümmetin sıkıntılarına çare olabilecek reçeteler hükmünde tespitlerde bulunan Bedizzaman’ın bu tespitinin de ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkmış bulunuyor.
Ülkemizde ve Ortadoğu’da hızlı bir değişim olduğunu müşahede ediyoruz. Hızlı değişimle beraber düne kadar ağza alınması tabu olan meseleler veya garipsediklerimiz artık normal görülüyor. Hatta yasak olan şeylere ihtiyaç dahi duyulmaya başlandı. “Normalleşme” adını verebileceğimiz bu gelişmeler inşaallah çok fütuhata yol açacaktır.
Benzer konuda makaleler:
- Türkçe olan edebiyat kitaplarını anlıyor muyuz ki?
- Medresetü’z Zehra’nın dil projesi ve Kürtçe’nin caiz olması
- Bilgi edinme hakkı ve istişarelerimiz
- Bu kedi Türkçe miyavlıyor
- Müslüman, başka din mensuplarıyla ortaklık kuramaz mı?
- Bediüzzaman’ın Türkiye-Suriye tesbiti
- Bilgi edinme hakkı
- David Samuel Margoliouth (1858 – 1940)
- Türkçe, Kürtçe, Arapça veya başka bir dilde konuşmak
- Türkiye Türkçesi ve Risâle-i Nur
Değerli yazarı bu güzel yazısından dolayı canu gönülden tebrik ediyorum. Bu mübarek topraklarda yaşayan kavimlerin huzur ve refahı sadece ve sadece kardeşlikten, hoşgörüden ve diğergamlıktan geçer. Zaten asırlardan beri bu dayanışma ve müsamaha ruhunun kuvveti nisbetinde önemli sayılabilecek bir sorunla karşılaşılmamıştır. Bu ruh kaybolmaya yüz tuttuğunda önce Araplar Türk kardeşlerini yüzüstü bırakarak bedelini yarımasırlık esaretle, Türkler de Batının dümen suyuna girerek parlak bir mazinin mirasını dağıtmakla acı bir bedel ödemişler. Şimdi de Anadolu topraklarına sıkışıp kalan Türk ve Kürt kardeşlerin arası açılmak isteniyor. İnşaallah artık oyun tutmayacak, bu iki kardeş birbirine yabani bakmayacak. Biri diğerini yok sayıp asimileden vazgeçecek, öteki de berikine düşmanlık beslemeyecek ve büyüğü olarak görüp bilgi ve aklından istifade ederek küvvetiyle ona destek olacak. Beraberce medeniyet yolunda azimle yürüyerek diğer milletlere örnek bir dayanışma sergileyecekler. Basında bu yönde akl-ı selime davet eden yazılar çıktıkça bu ümitlerimiz kuvvetleniyor. Sayın Suna Durmaz Hanımefendiyi bu değerli yazısından dolayı tebrik eder bu konuda yazılarına devam etmesini rica ederim.