Aşı olan Üsküdar’ı geçtiyse

Hani, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyiminin hangi durumlarda kullanıldığını ve ne mânaya geldiğini bilmeyenimiz yoktur.

Biz de bu deyime nazire kabilinden, “Aşı olan Üsküdar’ı geçti” diyelim ve bu ifademizi de öyle yüzüstü bırakmayalım.

Meramımızın muallakta kalmaması için hemen ifade edelim ki; “aşı karşıtlığı”nın, aşılarını yaptırmış olanlar nezdinde asla bir karşılığı olmadığı gibi, aşısını hâlâ yaptırmamış olanlar nezdinde de caydırıcılığı giderek azalıyor.

Ve yine hemen ifade edelim ki; şu fakir, aşı karşıtları zümresine dahil olmadığı gibi, aşı meddahı da değildir. Sadece aşılarını yaptırmış biri olarak, gelinen noktada mevcut manzara-i umumiyeyi okumaya çalışıyoruz, hepsi bu.

Siz de kabul edersiniz ki; şu ana kadar aşılarını yaptıranların, bundan böyle “aşısızlar” sınıfına dahil olabilmesi ne kadar imkânsız ise, aşısızların da zaman içinde “aşılılar” sınıfına dahil olması o kadar imkân dahilindedir. Hatta sadece imkân dahilinde kalmayıp, giderek kaçınılmaz hale geleceği de kesin gibi gözüküyor. Gazetemizde okumuşsunuzdur. Avusturya’da bazı alanlara ancak aşılı olanlar girebilecektir.

Yani halihazır “aşısızlar” her an “aşılılar”dan olmaya namzettirler. Zira pandemi dönemi son bulmadı. Alış veriş ve iş yerlerinde, dairelerde, firmalarda, fabrikalarda, cadde ve sokaklarda tedbir kuralları sürdürülüyor. Hem de büyük çapta isteğe bağlı olarak sürüyor. Hatta akıllı maskeler bile üretiliyor.

Diyorlar: Kovid 19 yapaydır ve düşmanların ürünüdür.

Diyoruz: Neticede ağır hastalığa ve ölüme sebep oluyor mu? Evet! Dediğiniz gibi insanlık düşmanlarının projesiyse, o zaman daha fazla dikkatle sakınmaya çalışalım ki, düşmanları sevindirmeyelim.

Kabul edelim ki, bu pandemi iddia edildiği gibi, önceden planlanmış “plandemi” olsun. Ama hastanelerde, bilhassa yoğun bakım entübe halleri ve ölümler; -ortaya çıkış sebebi her ne olursa olsun- mühim bir marazın varlığından haber veriyor ve şu duâyı her daim dilimizden düşürtmüyor:

“Ey Rabbimiz, bu marazın bizi yatağa mahkûm etmesinden ve nefesimizi kesmesinden Sana sığınıyoruz!”

AŞI YAPTIRMAK VEYA ÇEŞMEDEN SU İÇMEK

Aşı istatistiklerini günlük derleyen “Our World In Data” verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi en az bir doz aşı oldu. İkinci doz aşı yapılanlar da dahil olmak üzere şu ana kadar yapılan doz sayısı 6 milyar 800 milyonu aşmış durumda.

Türkiye’de ilk aşı 13 Ocak 2021’de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yapılmıştı.

O zaman konuşan sayın Bakan, konuşmasını şöyle bağlamıştı:

“Bu hastalıktan korunmanın en önemli yollarından biri aşı. Normal, eski hayatımıza dönmek için aşıyı mutlaka yaptırmamız gerekiyor.”

Buraya kadarki “aşı okumalarımızdan” anlaşılıyor ki, aşı uygulamalarında dönüşü olmayan bir yola girilmiştir. Yolumuzun sıhhat ve selâmete çıkması için, dilimizden duâ eksik olmasın. Her daim her şeyin hâkimi olan Allah’a sığınalım..

Ve son olarak lâtif ve nükteli bir hikâye..

Bir zamanlar bilge bir zat, kasabanın çeşmesinden su içenlerin deli divane olup ortalığa düştüğünü rüyasında görür. Aynı rüyayı üçüncü defa görünce bunu kasabalılara anlatarak onları çeşmeden uzak durmaya çağırır. Kendisi de evinin avlusunda kuyu kazdırıp, su ihtiyacının oradan karşılanmasını ve çeşmeden asla su alınmamasını aile efradına tembih eder..

İşin garipliğine bakınız ki; o âlime itimad etmeyip, çeşmeden su içenler, zamanla kendilerini akıllı görerek, sadece su içmekle yetinmeyip, kuyudan su içmeyenlere “deli” yaftasını yapıştırmaya başlamışlar…

Gel zaman git zaman, o âlim ve aile efradından başka o çeşmeden su içmeyen kalmamış. Onlar da, kendilerini toplumun “deli” görmesine daha fazla dayanamayıp o çeşmenin suyundan içmişler. Deliler safına katılarak akıllanmışlar…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*