Aşımız yapıldı… Atatürk’ü seven, kolunu uzatsın!

Sebebi ne olursa olsun, dünyanın başına, bir senedir sarılan bu virüs musîbetini sevk ve idare eden, Cenab-ı Hak’tır.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin o güzel ifadesiyle; “Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. Her şey O’nun emriyle hâlledilir. O’nu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.” sözleri muvahecesinde hareket etmeye çalışıyor, tedbiri mümkün oldukça elden bırakmıyoruz, Ama yine de, O istedikten sonra tedbiri de bozacak olan, O’nun takdirine de boyun eğerek, günlerimizi geçirmeye çalışıyoruz şükür.

Artık, hangi sebeple olursa olsun, bu virüs hayatımıza, tabiî sadece bizim değil, dünyanın hayatına girdi. Kendine hayat bulduğu bu dünya insanlarının bir kısmının da, hayatının sona ermesinde maddî sebep olarak gösterildi.

İşte bu hengâmede, bu virüse karşı aşılar îcad edildi ve aşıya kavuşan bütün milletler, bunu yaptırmaya başladı. Türkiye’ye de geldi. Ama bu aşı hakkında çok şey konuşuldu. Her kafadan bir ses. Bize de yaşımızdan dolayı sıra geldiğinden, herbiri birer hâzık hekim olan kardeşlerimizin birkaçı ile istişare ettik. Bu aşıdan dolayı bir problem yaşayan hekim bir kardeşimiz hariç, diğerlerinin hepsi de tavsiye edince, randevumuzu aldık.

Aşı yapılmaya giderken, aklımıza mâzideki aşı hatıralarımız canlandı. 1960 senesinde ilkokul 1. sınıfa başlamıştık. Bir veya ikinci sınıftaydık. Yâni, altmış sene evveli… Sınıfın birincisiyim, ilkokul öğretmenim beni çok seviyor. Biz de onu tâbiî. Birgün kalemimi unutmuştum. Bana kendi kalemini verdi ve “Bak Osman bu kalemin adı ‘bitmez-tükenmez kalem’” dedi. Şimdilerde, sadece “tükenmez kalem” denilen o kalemin ilk çıktığındaki ismi oydu. Ve ilk defa da o kalemle, o zaman tanıştık. Yani, öğretmenimiz ile birbirimizi o kadar çok severdik. Onun için de bu notu anlattım. O zamanın en kıymetli kalemini bana vermişti.

Neyse, bir gün okulda bir şayia, bir çalkantı çıktı, “Aşıcılar gelmiş, bugün aşı olacakmışız.” Tabiî biz pek bilmediğimizden anlamıyorduk. Ama üst sınıflardan ağlayanlar, korkanlar v.s oldu. Öğretmenimiz, bizi tek sıra hâlinde koridora çıkardı. “Çocuklar, herkes önlüğünün düğmelerini çözüp, bir kolunu sıvasın” dedi. Öyle yaptık. Aşı yapılan yere doğru yürümeye başladık. Yaklaştıkça, keskin tentürdiyot kokuları, sesler, ağlama seslerini duyunca, o küçücük bedenimiz titreyip, korkmaya başladık. Arkadaşın birisi de demez mi “Geçen hafta abimlere yapmışlar, eve geldi çok ağladı. Böyle, kocaman çivi gibi iğneyi ‘cartt’ diye koluna batırıyorlarmış” deyince, onun konuştuğunu da fısıltı şeklinde sıradakiler birbirine anlatınca, herkeste bir korku ve tereddüt hâsıl oldu. Sıra bize gelince, öğretmenimiz “korkmayın” filân dediyse de, sakinleştiremedi. En sonunda dedi ki; “Çocuklar, haydi bakayım, Atatürk’ü kim seviyorsa kolunu uzatsın!” Gözü de bendeydi. Tabiî, kafamıza, M . Kemal’in ismi öyle bir kazınmıştı ki, onu mukaddes bir şey sanıyorduk. Öğretmenimin bana bakmasıyla, ben hemen kolumu uzattım ve aşı yapanların yanına yanaştım. Böyle, o zaman gazocağı vardı, onun içinde kaynayan iğneler filan. Kolumu uzattım ve o tarafa bakmadım. Birden bir acıyla, sanki dünya başıma yıkıldı. “Cosss” diye batırılan iğneden ve acaip bir can yanmasından sonra, hani çizgi romanlarda filan olur ya, konuşma baloncuklarının içinde, küfür ve kızgınlık işaretleri. Öyle bir şey geçti içimden. “Atatürk’ü seven kolunu uzatsın ha!” aşının acısı ve bu kelime, minicik kafamızda yer etti ve hiç unutmadık. Bir daha böyle şey olursa, beni en önde görecekler miydi bakalım… Sonraki zamanlardaki bazı aşılar yapılırken, bazılarından da, bir şekilde, ya kolumuza tentürdiyotlu pamukla tutup veya başka şekilde kaçtığımız oldu.

Yani, sizleri biraz maziye götürüp, biraz ufkunuzu dağıtıp, birazda o cümlenin saçmalığını da nazarlarınıza vermiş olduk. Ama bunları düşünürken hastaneye de geldik. Ve kolumuzu uzattık. O çivi gibi iğneler devri çoktan bittiği gibi, çok ince bir iğne ile kovid aşımızı yapılmış olduk. Cenab-ı Hak, bu virüsü üzerimizden kaldırır da, bir an evvel selâmete kavuşuruz inşâallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*