Aşk-ı bekâ ve depresyon

İnsan fıtraten sonu olmayan arzulara sahiptir. Sonsuz isteklerini, sonsuz kudret sahibi olan Zattan talep etmediği zaman gözünü dünyaya dikiyor.

Hepimizin bildiği gibi dünyada bizler gibi ölümlü. Fakat gaflet perdesi arkasından gözünü dünyaya diken insan dünyayı ölümsüz kendisini de kalıcı tevehhüm edebiliyor. O perde biraz aralanıp gerçeği bir kez daha gördüğünde ise aşk-ı beka gibi kuvvetli bir hissi kendisinden daha aciz olan dünyaya hasrettiği için o bitmek bilmeyen arzularının hiçbir zaman tatmin olmayacağı yanılgısına düşüyor ve depresyon tabir edilen bunalım yani insanın ruhsal sıkıntılar içinde bulunma durumu hasıl oluyor.

Ahirete iman bu derde en sürurlu bir ilâç oluyor. Evet bitmek bilmez arzularımızın ve ihtiyaçlarımızın karşılandığı bir dünyaya yolcu olduğumuzu bilmek ve aczimizde bir kuvvet bulup kudreti her şeye galip gelen Zat-ı Zülcelâle müteveccih olmak güya her istediğimizi daha öbür dünyaya gitmeden almış gibi bir etki yapan manevî merhemi o sıkıntılı yaralara sürüp sürur veriyor. Gelmesi kesin olan her şeyin yakın olması kaidesince ahirete iman etmek sıkıntıdaki ruhlarımıza derin bir nefes aldırıyor.

Ahirzamanın dehşetli fitnelerinden birisi olan hubb-u cah yani sanki sırf bu dünya için yaratılmışız gibi davranıp bütün istidad ve duyguları helâk olup gidici bir mahlûka sarf etme hastalığına ve bunun hayatın her alanında zihinlerimize empoze ediliyor olmasına yalnızca ahirete iman mukabele edebiliyor.

Bir tecrübe ve imtihan olan bu dünyayı isteklerimize bir menba değil yalnızca bir vesile ve onu da bizim gibi kudret-i ezeliye müsahhar bilmek ahir zamanda kalbimizi ve ruhumuzu surlarla çevrilmiş gibi koruyor.

Hz. Ömer (ra) “Dünya sevgisini terk edene ahiret sevgisi verilir” buyurmuş. Cenâb-ı Allah bizleri ahireti seven kullarından eylesin.

Muhammed Okur

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*