Gustavsburg hanımlar hizmet kervanı yürüyor
2007’de kolay bahislerle başlamıştık. Birlikte görüşmeler yaparak, nereleri ders konusu yapabileceğimizi istişare ediyorduk. Sonunda onlar Sözler isimli eserin başından başlayıp, bitirmeyi kararlaştırmışlar.
Ders gününe, evlerde hazırlanarak geliyorlardı. Adeta resmî bir program gibi ciddî tutuluyor ve çok güzel mesafeler alınıyordu.
2008’in Gustavsburg adına bir güzel faaliyeti de, birlikte oluşturmuş olduğumuz hanımların işlerini danışarak yapma alışkanlığıydı. Özel okumalarında Kastamonu Lâhikasını okuyarak ‘danışarak iş görme’nin önemini anlamışlardı.
Nur hizmetleri ruy-i zemini heyecana getiriyor
Bir toplantı vesilesiyle gittiğimiz Ahlen yolunda, ağaçlar, yağan kar, her şey adeta bu gidişi alkışlar gibiydi. Yapılan nur hizmetlerinden dağlar, taşlar, gökyüzünde kuşlar haberdar gibi bizim sevincimize adeta eşlik ediyorlardı. Toplantı salonuna girdiğimiz zaman katılanların sadece biz olmadığımızı gördük. Diğer şehirlerden de katılan bayanlar vardı. Buradaki hava öyle güzeldi ki, iman kardeşliğinin lezzetini, hazzını yaşıyorduk. İlk kez görüştüğümüz arkadaşlarla yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir samimiyet vardı. İman kardeşliği işte bu diyordum içimden.
Avrupa’da külliyeler açılıyor
Şükrü Bulut’un yapmış olduğu ‘hoş geldiniz’ sohbetinde, faaliyetlerin nur talebelerinin bayramı olduğu belirtilerek, elliyi aşkın yerde dershaneler açıldığını, Avrupa’nın her bölgesine Risâle-i Nur hizmetlerinin yayıldığını ve Ahlen’deki külliyenin de Mart ayında merasimle açılacağını söylendi.
Bu toplantıda Yeni Asya Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutlular da bulunmaktaydı. Kutlular Ağabey, İhlâs Risâlesi’nden yaptığı sohbette şunları söyledi: “Nur talebelerinin imanla kabre gireceği müjdelenmiştir. Cemaatimizin özelliği yapacağı işleri meşveretle yapmasıdır. Kardeşlerini tenkid etmek, uhuvvet ve tesanüdümüzü sarsar”di-yerek sohbetini tamamladı.
Sonra gazetemiz yazarı Ali Ferşadoğlu, bir sohbet yaptı. Ferşadoğlu, okuduğu derste, âlem-i İslâmın tenbellik ve tenperverlik hastalığına dikkatleri çekti.
Yine program içerisinde eğitimci Şemsettin Çakır, 28. Mektup’taki ‘Mahrem Bir Suale Cevaptır’ konusunu okuyarak, yorumladı. Burada, Risâle-i Nur’un üstadı Kur’ân’dır. Bu eserler yazılırken Üstadın yanında Kur’ân’dan başka bir eser bulunmamaktaydı. Bu Üstadın hadis ilminde de dahi olduğunun bir delilidir şeklinde konuştu.
Eğitimci Çakır, “Bediüzzaman ünvanının kendisine bağışlanmış bir ünvan olmayıp, İmam-ı Azam ve Fatih Sultan gibi kazanılmış bir ünvan olduğunu ve âlem-i İslâmda bu ünvanla anılan ve tasdik edilen tek âlimin Said Nursî olduğunu belirtti ve Bediüzzaman’ın asrımızın en büyük problemi ve farz vazifesi olan ittihad-ı İslâm için rehberlik yapacak, umumun makbulü bir zat olduğunu” anlattı.
Asr-ı kıyamette bir Asr-ı Saadet Müslümanlığı yaşanıyordu
Programın devamında sayın Kutlular, içtimaî konularla ilgili sorulan sorulara cevap verdi. Büyük bir istifadeyle evlere dağıldık. Bizi evine davet eden kardeşimiz, gece sabaha kadar mesaî yaptığı halde, sabahleyin erkenden kahvaltımızı hazırlamıştı. Sabah namazına kalktığımızda masada kahvaltımız hazırdı. Bu ancak iman kardeşliği ruhuyla gerçekleşebilecek bir fedakârlıktı. Hatırıma Ensar ve Muhacir davranışları geliyordu. Böylece Nur kardeşliği, asr-ı kıyamette, bir Asr-ı Saadet Müslümanlığı yaşatıyordu.
Medresetüz-Zehra’nın Ahlen şubesi açılıyordu
Sonra Ahlen’de inşaatı süren külliyeyi gezdik. Tam bir Osmanlı medresesi görünümünde ve dinî ilimler ile fen ilimlerinin verileceği büyük ders salonları, spor salonları, camisi, ailelerin misafir edileceği bölümler, mutfaklar, bayanların ayrı ders salonları ile tam bir Medreset’üz-Zehra modeli idi.
Yapılan bu hizmetler ve sergilenen kardeşlik manzaraları Avrupa’nın dersine çalışıyor olduğunu gösteriyordu. Samimî duygularımı saklamadan buradaki kahraman erkek ve bayan kardeşlerimi alkışlamak istiyorum.
Hissiyatım o ki, artık nereye gidilirse gidilsin, Risâle-i Nur talebeleri asrı aydınlatma misyonunu üstlenmiş görünüyorlar. İster Avrupa’da isterse Asya’da Kur’ân nurları parlamaya devam ediyor.
Eşimle Türkiye’ye dönerken, meylür-rahatı defterimizden silmeye ve insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır düsturunu ha-yatımıza rehber edinme sözü verdik.
Vazifemizi yapmalı ve gerisini Rabbimize bırakmalıyız.
Okuyabilen için, yeryüzü mektup
Yolculuğumuz gökyüzünde sürerken, daha önce okuduğumuz Ayetü’l-Kübra bahsinin gökyüzü sayfası bizimle konuşuyordu. Gökyüzü adeta “Bana bakın size Rabbinizi tanıtayım” diyordu.
Bütün yaşadıklarımız bize şu cümleleri söyletiyordu: “Risâle-i Nur vazife-i fıtratım, Risâle-i Nur gaye-i hilkatim, Risâle-i Nur sebeb-i saadetim” deyip hizmet-i nuriyeyi hayatımızın birince vazifesi bileceğiz.
Her gezi, her hatıra içinde apayrı müjdeler, güzellikler ve hizmetler taşıyordu. Rabbimize böyle bir hizmette bizlere de fırsat kapıları açtığı için şükürler olsun.
Benzer konuda makaleler:
- Mehmet Kutlular Ağabeyin hayatı ile verdiği sadakat dersi
- AİHM Mehmet Kutlular´ı haklı buldu
- Kutlular Ağabey
- Şahıslara değil, sisteme bağlıyız
- Mehmet Kutlulular hakkındaki dosya çalışmaları
- Bir hatıra: 1997
- 28 Şubat’ta Kutlular Ağabey
- Ah! Kahraman Kutlular ağabeyim…
- ´Her suale cevap verilir´
- Nazım Gökçek
Sukurler olsun.
Bizlerde sevki geldik ablacim..