
Geçtiğimiz baharda Eskişehir’e yaptığımız ziyarette, oradaki arkadaşlarımız sağ olsunlar bizi gezdirirken bir şeyden bahsettiler ve hayret ettik. Bizi bu yazıyı yazmaya sevk eden saik de o oldu.
Eskişehir’in sol bir partiden Büyükşehir Belediye başkanı seçilen zat, bütün vilayette hem cadde sokak adlarını tar-u mar etmiş. Hem de şehrin her tarafına müstehcen heykeller dikmekten geri kalmamış. İşte bu cadde ve bulvarlardan biri olan, şehir merkezindeki “Hasan Polatkan Bulvarı” nın adını, “Atatürk bulvarı” olarak değiştirmiş. Halbuki, Hasan Polatkan bulvarını 90 derece kesen bir Atatürk caddesi zaten varmış. Ama, maksad başka. Demokrasinin üç şehidinden biri olan, rahmetli Adnan Menderes’in, İslam kahramanı Menderes’in, Maliye bakanı ve Eskişehir milletvekili şehid Hasan Polatkan’a vefa için zamanında büyük bir bulvara onun adı verilmiş ve yıllardır da vatandaş tarafından öyle biliniyormuş (hala da onun adıyla söyleniyor) Ama mezkur belediye başkanı, sırf demokrat zihniyete düşmanlığından, onun ismini kaldırmayı planlamış ama, öyle bir usturuplu yapmış ki o işi, kimse bir şey diyemesin.
Evet, kimsenin bir şey diyemeyeceği, Türkiye’nin yumuşak karnı olan bir isimle değiştirmiş.Hasan Polatkan Bulvarının adını. Atatürk bulvarı yaparak. Zaten var olan Atatürk caddesinin adını ise, Mustafa Kemal Atatürk caddesi olarak değiştirerek bir gariplik yapmış. Yani birbirini kesen iki cadde de aynı isimle.Bunu herkes karıştırır. Ama, vatandaş hala Hasan Polatkan Bulvar dediğinden belki çok karışmıyordur.
Yani şu aziz vatanın topraklarını kanlarıyla, canlarıyla bize bırakan; Alpaslan’lar, Selahaddin-i Eyyubiler, Osman, Orhan Gazi’ler v.s ler bu kadar revaçta değilken, bu ismin her tarafta zikredilmesi anlaşılır bir şey değil. Biraz mantıkla düşünülse anlaşılır ama, öyle düşünmeye fırsat vermiyorlar ki. Yıllardır, böyle akıl ve mantığa çağrı yapanları, doğruyu söyleyenleri “Atatürk düşmanı” yaftasıyla suçlamışlar, sindirmeye çalışmışlar. Alakasız bir şekilde korkuyla sindirmişler…
Yıllar önce malumatım olmuştu. Bir zaman Avrupa’dan bir turist Türkiye’yi ziyarete geliyor. Bir çok yeri gezdikten sonra, Anadolu vilayetlerinden birine daha gidiyor. Şehrin ortasında durup, turizm bürosunu aramak için İngilizce bilen bir gence soruyor büronun nerede olduğunu. Genç de, ona işaretle, “şu büyük caddenin sağ tarafında” diye tarif ederken, turist hemen atılıyor, “o cadde, Atatürk caddesi mi, Cumhuriyet caddesi mi? “ deyince, genç iyice şaşırıyor. Gerçektende orası Atatürk caddesiymiş. Turiste biraz da sitemle “hem yeni geldiğinizi söylüyorsunuz, hem de caddenin adını biliyorsunuz, bu nasıl oluyor ?” deyince, ”kardeşim, ben bir aydır Türkiye’yi geziyorum. Büyük caddeleri adı her yerde, ya Cumhuriyet, ya da Atatürk caddesidir“ diyor turist. Tabii, genç iyice şaşırıyor.
Biz kimsenin derdinde değiliz aslında. Ama yapılan işleri de biraz akıl ve mantıkla yapmak lazım değil mi? Millet ses çıkarmıyor veya baskıyla sesini çıkarttırmıyorlar diye böyle de yapılmaz ki. Bu devlet, bu vatan, bir milletin mi, yoksa bir şahsın mı?
Benzer konuda makaleler:
- Eskişehir’deki ucubeler yeni değil ki…
- Anıtkabirin etrafındaki cadde ve sokak isimleri
- Onlar, millete hizmetin bedelini canlarıyla ödediler
- Atatürk ile ilk tanışmamız !
- Metrodaki çocuğun merakı
- Bursa’ya hiç yakışmıyor
- İzmir, nurlandı!
- Lise mektebinin avlusunda raks eden taşlaşmış kızlar!
- Atatürk ve Said Nursî karşılaşması
- Bediüzzaman ve Atatürk…

Evet malesef Türkiyenin en büyük kanburu bu. Nasıl hallolacak bilmiyoruz. Hani çocukken sağım solum önüm arkam söbe derdikya onun gibi ne tarafa baksak hep öyle işte.