ATATÜRKÇÜLÜK ADINA BAŞLAR AÇTIRILMAK İSTENDİ

28 Şubat sürecinde eşinin başörtülü olduğu gerekçesiyle ordudan ihraç edilen Astsubay Başçavuş Adem Aygül, o dönemde Atatürk ilkeleri ve laiklik gündeme getirilerek, subay ve astsubay eşlerinin başlarının açtırılmaya çalışıldığını ve sırf fişleme yapmak için eşli davetler tertiplendiğini söyledi.

EŞLERİN FOTOĞRAFLARINI İSTEDİLER

Astsubay Kıdemli Üstçavuş Bayram Koçdoğan da, eşlerin başörtülü olup olmadığını tesbit için kendilerinden fotoğraf istendiğini anlattı. Eşi başörtülü subay ve astsubaylarla bire bir görüşmeler yapıldığını belirten Koçdoğan, “O günleri Allah bir daha kimseye yaşatmasın” dedi.
Atatürkçülük adına başları açtırdılar

28 Şubat sürecinde eşi başörtülü olduğu gerekçesiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ihraç edilen Astsubay Başçavuş Adem Aygül, Atatürk ilkeleri ve laiklik gündeme getirilerek, subay ve astsubay eşlerinin başının açtırılmaya çalışıldığını söyledi.

28 Şubat sürecinde inançlarından dolayı “irticacı” fişlemesiyle hukuksuzca ordudan atılan binlerce astsubay ve subaydan birisi de Kırşehir’in Kaman ilçesinde yaşayan Adem Aygül. Post modern darbe döneminde ordudan atılan Aygül, askerliğe İzmir İstihkâm Astsubay Okulu’nda başladığını ifade etti. Asker olduktan sonraki süreci anlatan Aygül, okul bittikten sonra kura çektiğini ve ilk görev yerinin Diyarbakır olduğunu söyledi. Diyarbakır’da 4 sene görev yaptığını belirten Aygül, daha sonra sırasıyla Tekirdağ, İzmir, Kars-Kağızman ve son olarak Osmaniye’de 6 ay görev yaptığını belirtti.Ordudan ayrılma sürecini anlatan Aygül, şunları kaydetti: “Genelde subay ve astsubayların eşlerinin başörtülü olması sıkıntı oluyordu. Eşleri başörtülü olan subay ve astsubaylar sürekli ikaz ediliyordu, açılması için. Atatürk ilkeleri ve laiklik gündeme getirilerek, subay ve astsubay eşlerinin başının açık olması gerektiği söyleniyordu. 14 Aralık 1998’de ben ordudan atılmıştım. O dönemde 163 subay ve astsubay atıldı, benimle beraber. Benimle aynı dönem çalıştığım yerde bir kişi atıldı. Fakat isim olarak tanımıyorum. Osmaniye’de ilişiğimiz kesilirken, subay ve astsubayları birlik komutanımız odasında topladı. ‘Eşi başörtülü subay ve astsubay istemiyoruz, istenmiyor, yoksa ilişiğiniz kesilecek’ diye bize tebliğ edildi. Bu arada eşini açanlar oldu ve göreve devam etti. Daha sonra da eşi kapalı olan birkaç arkadaşın ilişiği kesildi.”

Başörtülü eşleri tespit etmek için eğlenceli yemek düzenlendiğini belirten Adem Aygül, “Genelde subay ve astsubayların eşlerine veya ailece yemek ve eğlence düzenleniyor, orada eşlerin kapalı olduğu tesbit ediliyor. Bunun üzerine ya işlem yapılıyor ya da ikaz ediyorlar. Sözlü olarak baskı görmedim, sadece ‘eşiniz açılmadığı takdirde hakkınızda ayrılmanız için işlem yapacağız’ diye söylendi. Bunu ise bölük komutanımız söyledi” diye konuştu. 28 Şubat sürecinin hayatında telâfisi mümkün olmayan yaralar açtığını belirten Aygül, ordudan atıldıktan sonra ailesini geçindirmek için pazarlarda 13 yıl boyunca işportacılık yaptığını söyledi.

“SUBAYLARIN DİNDAR EŞLERİNİ  FOTOĞRAFLA BELİRLİYORLARDI”

28 Şubat post-modern darbe sürecinde Genelkurmay Başkanlığı Mobil Destek Komutanlığı’ndaki görevinden uzaklaştırılan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Bayram Koçdoğan da eşlerin başörtülü olup olmadığını tesbit için kendilerinden üç adet fotoğraf istendiğini söyledi. 28 Şubat sürecinde eşi başörtülü olan subay ve astsubaylar ile birebir görüşmeler yapıldığını anlatan Koçdoğan, kendisi ile de iki kez görüşüldüğünü söyledi. Koçdoğan, o görüşmeleri ise şöyle anlattı: “Eşimin başörtüsünü ve pardösüsünü çıkarttırmam istendi. Bu görüşmelerden yaklaşık 10 gün sonra ‘kişiye özel gizlilik dereceli yazı’ ile ikaz edildim. Bu belgelerin orijinallerini hâlâ saklıyorum. Bu görüşmeleri Tuğgeneral olan 2’nci sicil amirim yapmıştı. Nisan-1998 yılında ise 3’ncü sicil amirim Oramiral T.U., 2’nci sicil amirim Tuğgeneral Y.A.’nın makam odasına çağırdı. 20 dakika kadar bana nasihat etti. Bu konuşma esnasında bana ‘Eşinin kaç tane pardösüsü var?’ diyerek ilginç bir soru yöneltti. Ben de 2 adet, birisi yazlık birisi kışlık dedim. Renklerini soracak kadar basitleşmesine çok şaşırdım. Lavicert ve kahverengi diye söyledim. Aferin doğru söylüyorsun dedi. O zaman anladım ki bizi takip ediyorlar, raporluyorlar, belki de fotoğraflarımızı çekiyorlardı.” Koçdoğan, bu mülakattan sonra Haziran-1998 yılında toplam 11 adet takdirnamesinin olmasına, 1 gün dahi cezası olmamasına rağmen ‘Disiplinsizlik’ suçlaması ile ordudan re’sen ihraç edildiğini kaydetti. Koçdoğan, o karanlık günlerde çok zor zamanlar geçirdiklerini belirterek, “O günleri Allah bir daha kimseye yaşatmasın” dedi. 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*