Adem babamızdan kıyamete kadar iman ile küfrün mücadelesinin devam edeceğine elbette inanıyoruz. Geçmiş zamanlarda küfrün zahiren galip geldiği zamanlardaki Müslümanların muhteşem mücadeleleri, inandıkları gibi muvaffak olmaları esnasındaki ruh hallerine ve ümitlerine olan ihtiyacımızı belirtmek istiyoruz. Her zaman ve şahısta olduğu gibi günümüzdeki çocuklarımızın da en büyük ihtiyacının iman olduğunu, onların anlayış biçimlerine uygun bir şekilde Allah’a ve ahirete inanmaları olduğunu yukarıdaki tehlikelere karşı ilk tedbir olarak kabul ediyoruz. Etraf-ı âlemin düşüncelerine, insanların dünyalarını dolduran fantazilere ve insanı insanlığından kaçıran hay–huylara bakmaksızın çocuklarıyla “iman” üzerinde ısrarla duran ebeveynler, kısa zamanda çabalarının meyvelerini görüyorlar. Bir taraftan körpe zihinlere soru cevaplarla iman telkin edilirken, çocuklarını gayr-ı insanî çevre, alışkanlık ve müfsit aletlerden sevgiyle kaçıran anne–babaların Allah’ın yardımını hemencecik yanlarında gördüklerini çoklarından duyuyoruz. Güllerini alev çemberlerinden yanarak kurtarmaya çalışan babanın niyeti burada çok önemlidir. Tehlikenin boyutlarını göremeyen ve cehennemin dehşetini hissedemeyen baba, elbette cesaretlice biricik yavrusunu kucaklayarak tehlike merkezinden kaçamaz. Hatta diyebiliriz ki; ateş çemberindekiler yalnızca çocuklarımız değil. Evinde Kur’ân’dan birşeyler inşaa edemeyen, yuvalarını baykuş harabelerine çevirmede ısrarlı olan anne–babalar da tehlikenin merkezinde bulunuyorlar.
İmanın bir iksir olduğunu Risâle-i Nur’dan çok özümsemişizdir. Rabb ile abd, yaratılanla yaratıcı arasındaki o nuranî münasebeti keşfedenler nelere mazhar olmadılar ki… Gurbetteki halimiz hakikaten taş yüreklileri de ağlatacak dehşettedir. Fakat bizi çevreleyen yangının, İbrahim’i (a.s.) kuşatan yangından büyük olduğunu kimsecikler söyleyemez. Hz. İbrahim’e (a.s.) giydirilen yanmaz gömleklerin satıldığı tezgâhlarda çalışanlar için kor ve alev ne ki… Belki de halimiz Mekke’nin zifirî gecelerinden kurtulmaya çalışanların haline benziyor. Arabistan çölünü bağistana, gecelerini güneşli günlere ve canavarlarını munis hayvanlara dönüştüren iksir elimizde değil mi? İsterseniz bu çerçevede 8. Söz’deki yolcunun dehşetten feraha geçiş hikâyesini hatırlayalım.
Gurbeti geri çevirmek mümkün olmadığı kadar, çocuklarımıza gurbetimizi anlatmak da mümkün değil bugün… Fakat Allah’a ve ahirete imanı her an anlatabiliriz. Kendilerine kâinatın sahibini isim ve sıfatlarıyla izaha çalıştığımız çocuklarımız elbette bizden ufuk isteyeceklerdir. Nerden gelip nereye gittiklerini… Sonra da bu dünya üzerindeki vazifelerini… Hayatın önemli gayelerini… Herkesin yaşadığı hayattaki öncelikleri sorup öğreneceklerdir. Bu sürece girmiş bir çocuğa Avrupa ve Amerika’nın bütün dinsizleri her türlü cazibedar alet ve heveskâr halleriyle musallat olsalar da Allah’ın inayetiyle yolundan geri çeviremezler.
Bediüzzaman Hz.leri “hayatı uykuya”, yaşadıklarımızı da rüyaya benzetir. Burada önemli olan gerçek sandığımız hayatın ahirete nisbeten bir “rüya” olduğunu, yani hayatın mahiyetini anlayabilmektir. Nemrut’un ateşini söndüren sır, gül ü reyhanımızı çevreleyen ateş çemberini hay hay kaldırır. Hayatın mahiyetini, yaşananların mahiyetini, sarhoş olmuş ehl-i dünyanın taptığı eşyanın mahiyetini “imanla” görebilmek… Hipnotizmacıların sandalyelerine oturup onların sihir aletleriyle meşgul olmamak… Daha doğrusu gül ü reyhanları “ahirzamanın cazibedar fitnesinin” manyetik alanından kaçırmak… Müslüman kimliğiyle donkişotluk yapanların uğradıkları felâketlere de dikkatimizi teksif edersek, aynı tuzaklara yakalanmayız ve ciğerpârelerimizi de kurtarırız. Bu işin Anadolu kadar gurbette de Allah´ın yardımıyla kolay olduğuna inanıyoruz. İnananlar güllerini ateş çemberinden elbette kurtaracaklardır.
Benzer konuda makaleler:
- Nur Risaleleri ve çocuklar
- Nasıl geçti?
- Çocuk üzerine büyük düşünceler
- Nur çocuklar…
- Risâle-i Nur’dan sadece akıl istifade etmiyor
- Dehşetli zaman
- Büyüklerin “çocuk” düşünceleri
- Zor, ama müjdeli ölümler
- Geçmişten geleceğe Yeni Asya
- Sadakte Üstadım
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun