Avrupa aydınlanıyor

Fotoğraf: Metin Efe
Her yılın sonuna doğru Avrupa, Hz. İsa adına şenlenir, renklenir ve aydınlanır. Bu maddî aydınlanmanın yanı sıra göz kamaştıran manevî aydınlanmayı, deccal gibi kör deha sahibi ikinci sefih Avrupa göremeyebilir, ama hakikî İsevîlikten gücünü alan ve İslâm’la kol kola istikbale kanat açma temâyülünde olan birinci Avrupa bunun pek âla farkındadır.

Muhammedî rüzgârların meltemsî esintilerine yüzünü gözünü tutan, göğsünü kabartan Mesihî bir coğrafyada yaşıyoruz. İçlerini saran, ruhlarını okşayan ve vicdanlarını rahatlatan asûde huzurun bir sebebinin de İslâm olduğunu kabul eden İsevîlerin sayısı az değildir.

Fabrika bacaları ve kiliselerin aralarından yer yer minarelerin de yükselmesi, gözlerini çan sesiyle açanların, ezan sesine de kulak vermeleri alışılır hale geliyor. Şimdilik İsviçre buna karşı koysa da, bu manevî aydınlanmaya sürekli engel olamıyacağı, bilâkis engellemelerin daha bilinçli bir gelişme sürecine katkı sağlayacağı kesindir. İşte Hollanda’nın Heiden şehrinde minareli cami mimarlarının bize anlattığı ilginç bir hadise, sanırım buna açık bir delil olur.

Belediye başkanı, dernek başkanını dâvet ederek, başkanlık masasının üstündeki yığın yığın mektupları gösterir ve der ki:

-Minareli cami hakkında halkımızın yazdıklarıdır. Bunlardan birisini çekiver. Aleyhte olanı çekersen, ezanı yasaklarız. Lehte olanı çekersen ezana devam. Dernek başkanı çekinir, buna yanaşmaz. Bunun üzerine belediye başkanı gülerek şöyle der:

-Aleyhte olan sadece bir mektup var. Diğerleri lehte görüşlerdir. Hatta bunlar arasında, “Biz de ezan sesi duymak istiyoruz. Ya bizim semtimizde de ezan okunsun, ya da minarenin ses frekansı yükseltilsin.” diyenler bile vardır.

***

Karşılıklı hediyeleşmeler ve bayramlaşmalar günden güne gün yüzüne çıkıyor. Evinde yaptığı Noel pastasını sana hediye ederken, senin ona verdiğin Türk çayını, Türk kahvesini ya da kurban etini severek ve sevinerek kabul ediyor. Hastahanelerde, üniversitelerde ve kışlalarda mescid açılması yaygın hale geliyor. Ramazan ve Kurban Bayramları tatil günleri, çok öncesinden Bakanlığın talimatıyla okullara ulaştırılıyor.

Mesih ile Mehdî’nin mânâ âleminde buluşmaları gibi, maddî âlemde de birliktelik emareleri belirginleşiyor. Hazret-i İsa’dan ve semavî fermanlardan gücünü alan birinci Avrupa’nın, ikinci sefih ve bozuk Avrupa ile mücadelesinde, İslâm’la el ele birlikteliğin ilmî ve manevî boyutları, çeşitli vesilelerle anlaşılır hale geliyor.

Fotoğraf: Metin Efe
…VE AHLEN BULUŞMALARI

Her sene Aralık’ın son haftası içinde gerçekleşen Ahlen buluşmalarındaki manevî hava, bu sene daha bir farklı esti. Şahıslardan ziyade şahs-ı manevî hakim oldu. Sanki “yağmur duâsı”na çıkılmış gibiydi. Türkiye’den ve Avrupa’nın her tarafından, tâ İsviçre’den, tâ Hollanda’dan, tâ Avusturya’dan ve Almanya’yı bir uçtan bir uca tarayan dersanelerden katılanların biribirleriyle kucaklaşmaları, hanımların ve erkeklerin ayrı ayrı mekânlarda buluşup hasret gidermeleri görülmeye değer bir manzaraydı. Çocuklarımız ise manzaranın şenlik boyutunu tamamlayan biricik unsurlardı. Hac seferinden dönen kardeşlerimizin hurma ve zemzem ikramları da, orada erişilen manevî lezzetin hülâsası gibiydi.

Kış gününde yağmur duâsına mı çıkılır, denilmesin. Yağmurun bir mânâsı da rahmettir. Allah’ın rahmet ve merhametinin katre katre yağmasıdır. Gerçi Avrupa’nın havası o gün, güllük gülistanlıktı. Maddî hava, manevî havaya güzel refakat etmişti. Yol boyunca buna şahit olduk. Ama dünyanın her tarafındaki maddî ve manevî yangınlar, görmezden gelinemezdi.

Fotoğraf: Metin Efe

Ahlen buluşmalarının dâvetiyesinde bile, bu yangınlara, bu felâketlere temas edilir. Bu felâketlerin son bulması, bu yangınların söndürülmesi için mü’minler, duâya dâvet edilir, meselelerin ilmî ve çözüme dönük müzakereleri ise, Ahlen buluşmasına havale edilir. Ahlen’e doğru yola koyulanlar, Avrupa’yı boydan boya tarayarak, manevî keşfe çıkmış gibi yol alırlar. Taşıtlarını seyyar bir dersaneye ve meşveret mekânına çevirirken, yol boyunca namazlarını eda etmeyi de ihmal etmezler. Bu defaki dönüşte yol boyunca tetkik edilecek, Türkiye’den getirilen iki hediyemiz de vardı. Bunlar, Risâle-i Nur Enstitüsü’nün ve Kâzım Güleçyüz’ün hazırladıkları “Bediüzzaman kimdir?“ ve “Yüz yıllık süreçte demokratik açılım ve Said Nursî” kitaplarıydı.

***

Şimdi, Hazret-i İsa’ya hamledilen bir anekdotla, kötü karekterli insanlara karşı koyuş modelimize ışık tutalım. Hazret-i İsa bir havarisiyle yürürken, kötü karekterli birisi, ona sataşır, laf atar, hakaret eder. Hazret-i İsa da ona güzel sözler söyler. Havarisi hayretle:

-“Efendim, o size hakaret etti, siz ona güzel sözler söylediniz. Doğrusu bunu anlayamadım” deyince, Hazret-i İsa dedi:

-“Anlaşılmayacak bir şey yok. Herkes kendi dağarcığında olanı harcamış oldu.”

***

Hicrî ve milâdî yeni yıllarımız, bütün insanlığa ve dünyamıza hayırlar getirsin, İnşaallah.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*