Avrupa’da üç Risale-i Nur okuma programından kesitler

alt

İki haftalık yılbaşı tatilinin ilk günü.

Rotterdam’dan dokuz kişilik bir grupla Almanya Duisburg’da altı günlük okuma programına katılmak için yola çıktık. Üç saat süren bir yolculuktan sonra kampımızı yapacağımız Duisburg medresesine ulaştık. Oldukça büyük bir binaydı. Herşey bu altı günlük programın hiçbir şekilde aksamaması için önceden planlanmıştı. Bu altı günlük süre içerisinde bizim hayatımız inanılmaz bir şekilde değişti. Üstadımızın bize bıraktığı bu manevî miras, bizim tahmin ettiğimizden çok daha büyükmüş. Risale-i Nur’u anlamak, içindeki o büyük manayı fark etmek, bizde tarif edilmesi imkânsız duygular uyandırdı.

Ben Türkiye’de belki on programa katıldım, ama bu gurbet eldeki bambaşka idi. Çok istifade ettim. Çok feyiz aldım. Sanki Nurları yeniden keşfettim.

Okuma programı sabah namazıyla başlıyordu, gün içerisinde sadece okuyor ve programda yer alan sohbetlere katılıyorduk. Bazen üç saat arka arkaya sohbet oluyor, namazımızı kılıp, devam ediyorduk. Katılımcılar on beş yaştan itibaren çesitli yaş gruplarından oluşan yetmiş yedi kişiden oluşuyordu. Hep birlikte yemek yeniliyor, namaz kılınıyor, sohbetler dinleniyor, ama hiç kimsenin aklına dışarıya bakmak bile gelmiyordu. Kendi aramızda konuşurken, umreye ya da hacca gitmiş olan ablalarımız, kampta o havanın hâkim olduğunu anlatıyorlardı.

Mesleği eczacılık, beyin cerrahı olan ablalar da bizimle birlikte Risale-i Nurları okudular. Almanya’daki ev sahibi ablalar o kadar fedakârlık gösterdiler ki, anlatamam. Ne zaman kalkıp o çeşit çeşit yemekleri kahvaltıları hazırlıyorlardı hayret doğrusu. Bin maşaallah ve barekâllah….

Sohbetleri Nuriye Çeleğen Abladan dinliyorduk. Allah ondan razı olsun, bize defalarca günlük Risâle okumanın önemini anlattı. Haftada bir-iki sohbete katılmak değil, her gün ciddî manada Risale-i Nur okumanın çok önemli olduğunu öğrendik. Çünkü her okuduğumuzda farklı şeyler öğreniyorduk. İlerleyen günlerde kendi tecrübelerimizden de anladık ki, Nurlarda kelime kelime mana aramalıyız ve gerçekten Fırıncı Ağabeyin de dediği gibi: “Nurlar, yıldızlardan indiği için, yıldızlar kadar mana içeriyor.”

Okumalara devam ederken Nuriye Abla iç ve dış âlemimizde yapmamız gereken değişiklikler üstünde durdu. Nurları anlamak için ciddî manada takva boyutunda yaşamalıyız. Şu örnek de çok ilgi çekiciydi. Sen kovana istediğin kadar su doldur, dibinde delikler varsa hiçbir sonuç elde edemezsin. Günahlar da bizi Risale-i Nur’u okumaktan (Nur Talebeliğinden) bu şekilde uzaklaştırıyor.

Kampımızdaki maneviyat o kadar yüksekti ki, Rotterdam’a döndükten sonra da, bizde büyük değişikler oldu. Beş-altı haftada bir kere kendi aramızda okuma programları yapmaya başladık. Bu programlar Rotterdam’da büyük rağbet gördü. Daha çok okuyabilmek için birbirimize hep destek verdik. Farklı şehirlerdeki kardeşlerimizden de faydalanmaya çalışıyoruz.

Daha sonra başka bir tarihte katıldığımız, Almanya’daki medresede yaptığımız programların da büyük etkisi oldu. Orası da tam bir Nur merkezi olmuş durumda. Bir tarafta Türkçe, bir tarafta Almanca dersler oluyor. Bütün ablalar maşaallah çok şevkliler. Vakit buldukça onların programlarına katılmaya çalışıyor ve her seferinde farklı ufuklarla geri dönüyoruz. Bu atmosfer inşaallah hep böyle devam eder. Almanya’daki ablalarımız da kendilerini Nurları anlamaya adamışlar ve anlaşılıyor ki, Rabbim onlara bunu nasip etmiş. İnşaallah bize de nasip eder.

Üstadımızın 20. Lem’a’nın 5. Sebebinin hâşiyesinde bahsettiği ‘cins-i lâtif’ hitabına bu ablaların gerçekten bihakkın lâyık olduklarına hakkalyakin şahit oldum.

İnen ilk âyet-i kerimenin “Oku!” olması ve aynı zamanda Peygamber Efendimizin (asm): “Çin’de de olsa ilmi arayınız” hadisini bu gurbet ellerinde bihakkın yaşadık. Çünkü ilim öğrenmek her Müslümana farzdır. “Melekler, yaptıkları işten hoşlandıkları ilim talebeleri için kanatlarını yere sererler.” (Camiüs-Sağir, 1/310) buyurmuş Peygamber Efendimiz (asm).

Bu da gösteriyor ki, biz kurtuluşu inşaallah ilim talebesi olmakta bulacağız.

Bu 2012 yılı benim için maddî anlamda bir kayıp oldu, ama manevî anlamda Risale-i Nur’u okuma, anlama ve derununu da inme imkânı verdiği için Rabbime sonsuz şükürler olsun. Ondan gelen her şey (nârı da, nuru da) hoştur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*