Avrupa’dan yazmak: AB, BOP, Dersim, Zilan ve Van!

Askerde bir komutanın, “Erciş nereye bağlı?” sorusuna Ercişli bir er’in cevabı şöyle olmuş: “Komutanım, direkt Allah’a bağlı!”

Çok sevdiği “Yeşil Erciş”ini, öteden beri il olarak görmek isteyen bir Erciş sevdalısının, her ne kadar bu yakıştırmayı, “Van’ı ağzına almama” adına yaptığı söylenirse de, doğrusu böyle bir hükmün karşısında ancak boyun eğilir, “amenna ve saddakna” denilir.

Evet; Van’ın da, Erciş’in de, dünya ve kâinatın da kime bağlı olduğunu, insanoğlu gafletle unutunca, Sultan-ı Kâinat (c.c.) böyle çeşitli vesilelerle hatırlatıyor, insanoğlunu gafletten uyandırıyor. Hatırlatma şiddeti de; gafletin, isyanın ve zulmün derecelerine göre farklı olabiliyor!
İşte gafletin şiddetine bakınız ki, Van’da deprem ikazları devam ederken bile, nazarlarımızı malayaniyattan ve âfaka dalmaktan kurtaramıyoruz. Maazallah!
***
Bir vakit, Türkiye’den bir dostum; “Mektuplarını Avusturya’dan atıyorsun, konuların da oralardan olsa bari..” şeklinde hafif bir serzenişte bulunmuştu.

Pekâlâ, Avrupa’nın “A” sını mı yazayım, “B”sini mi? Mamafih nazarımızı kendine çeken bir AB programımız vardı, onun da içi boşaltıldı, lâfta kaldı. Gerçi hükûmet nazarında yeni bir “AB” oluştu, ama “A”sı Amerika’ya, “B”si, BOP’a odaklandı. Ve odur budur Türkiye, bir türlü “A”yağını yere “B”asamadı.

Büyük Oyunun Parmağı olan BOP, Büyük Ortadoğu Projesi olarak takdim edilirken, oyuna gelenler sayesinde büyüyüp dal budak saldı. Bu büyük oyuna, Ortadoğu dar gelmeye başladı. İşte Afrika’da olup bitenler, Suriye’de gelinen nokta ve Türkiye’nin bir maceraya sürüklenme emareleri, bu büyük oyunun büyük çaptaki versiyonları değil de, nedir?

Hem bugünlerde Avrupa’dan aktaracağımız her hangi bir mesele, Türkiye gündemini meşgul eden devasa meseleler karşısında küçük kalır.
***
Dersim hesaplaşması devam ederken, Dersim’le aynı kaderi paylaşan Erciş’in Zilan Deresi de unutulmasın. Ağrı Ayaklanmalarını bastırmak adına yapılan katliâmlarda binlerce insan katledilmiş, Zilan Deresi de katliâmın âdeta “Katliâm Kampı” olmuştur. Üstâd Bediüzzaman’ın deyimiyle, “Bir cani yüzünden yüz köy harap edilmiş, bir âsi yüzünden binler mâsum mahvedilmiştir.”

Şimdi devlet adına, Dersimlilerden “özür” dileniyor, Özalp’ta katliâm yapan Muğlalı’nın ismi kışladan sökülüp atılıyor. Bunlar elbette ki güzel gelişmelerdir, ama yetersizdir. Arşivler açılıp, millet huzurunda tarihle yüzleşilmelidir. İnsanlık adına yapılan böyle katliâmların hesabını sormada; sağ, sol, Kürt, Türk, Alevî, Sünnî ayrımcılığı yapılamayacağı gibi, mekân ve yer tefrikası da olmaz. Olursa, bu da ayrı bir cinayet olur. Artık yavaş yavaş cebrî taşlar yerinden oynayacak, kalıcı ve fıtrî taşlar yerlerini almaya başlayacaktır!..
***

Bir dileğimiz de var ki, deprem unutulmasın! Zira Van’da deprem henüz durmuş ve ortalık durulmuş değildir. İkinci şiddetli depremden sonra da, şiddeti dörtle beş arasında olan depremler oldu. Böylesi artçı depremlerde, müstakil ve tek katlı evlerine sığınanlar, korkuyla dışarıya fırlayıp, geceyi dışarıda geçiriyorlar. Hastaneler boşaltılarak, ameliyat masasında üstü açılmış hastalar bile, üzerine bir şeyler çekilerek dışarıya çıkartılıyor, ambulanslarda bekletiliyor..

Soğukların ve yangınların tehdidi altındaki çadırlar ise; yağan kar, esen rüzgâr ve kopan fırtınalar eşliğinde, evsiz ve dâvetsiz depremzedelerin çaresizlik sembolleri olarak boy gösteriyorlar..

Bu arada depremzedelere yapılan yardımların nerelere harcandığı veya harcanacağı da merak konusudur. Van’a  hem kar yağıyor, hem de yardımlar yağıyor! Yağan kar, beyaz örtüsüyle gözler önünde.. Peki yağan nakdî yardımlar nerede?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*