Avrupa’nın genç fatihleri

Bir haftayı aşkın son Avrupa seyahatimiz esnasında yeni bir fütûhâtın, sevindirici yeni bazı inkişafların farkına vardık: Temiz fıtratlı Müslüman gençlik, aslî dâvâsına tam sahip çıkıyor; bu misyonunu, hâl ve kàl diliyle âleme ilân ve ispat ediyor.

Mevcut hâl ve gidişat, Üstad Bediüzzaman’ın bir asır evvel söylemiş olduğu “Avrupa, bir İslâm devleti doğuracak” meâlindeki müjdeli hakikatin yakın zamanda tahakkuk edeceği kanaatini uyandırıyor.

* * *
Başta Almanya ve Avusturya olmak üzere 1961’den itibaren Avrupa’ya giden Müslüman işçiler, ilk başlarda çok ağır işlerde çalıştılar, yahut çalıştırıldılar.

Onların çocukları, nisbeten daha rahat ve daha nitelikli iş ve mesleklerde çalışma imkânını buldular.

Bugünkü üçüncü nesil ise, babalarına/dedelerine kıyasla çok daha şanslı durumdalar.

Bunların dil/lisân problemi yok. Bulundukları ülkenin dilini oranın yerleşik vatandaşı kadar rahat konuşabiliyor.

Dahası, istedikleri mesleği seçebiliyor, yahut diledikleri tahsil seviyesine kolayca çıkabiliyorlar.

İşte, son bir yıl içindeki seyahatlerimizde, bilhassa bu durumda olan genç/talebe potansiyelimizin yakînen farkına varınca, geleceğe dair ümidimiz yeniden canlanıp filizlendi.

Bu filizler, inşaallah ağaç olup meyveye duracak ve bu meyvedar ağaçlar, imân hakikatinin hayata hâkim kılınmasına vesile olacak.
* * *
Düşünün ki, vasat bir Avrupa şehrinde bile 100’e yakın lise veya üniversite seviyesinde tahsil gören hizmete âmade imanlı nesil yetiştirilmiş.

Bunlar, bir yandan kabiliyetlerini geliştirip okulun en başarılı talebeleri olmaya gayret ederlerken, bir yandan da öğrenci arkadaşlarını, hatta profesör seviyesindeki öğretmenlerini dahi müsbet mânâda etkileyip onlara Kur’ân’ın kudsî mesajlarını başarıyla aktarabiliyorlar. Onları Nur’un ölçü, düstûr ve muvazeneleriyle dâvâlarına hayran bıraktırabiliyorlar.

Şunu da ifade edelim ki: Hanım kardeşlerimizin de genç erkeklerden kalır tarafı yok. Onlar da canla, başla çalışarak, kendi sahalarında fütûhat yapıyorlar. Üstelik, hem ev/aile işlerinde, hem de mektep/medrese hizmetlerinde başarıdan başarıya koşuyorlar.

Gidip görünce, hizmetlerine yakından şahit olunca, “Maşaallah, Barekâllah” diyerek, ruh û cânınızla onları tebrik ediyorsunuz.

Cidden, tebrik ve takdire şâyân hizmetler, Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde serpilmiş, boy vermiş durumda.

Bilhassa, üniversitelerin yoğunlukta bulunduğu şehirlerde yapılan hizmetleri, ağırlıklı olarak gençler ve talebeler organize ediyor.

Kendi aralarında organize olmuş, meşveretlerini kurmuş, hizmet merkezlerini de tertip/tefriş ederek, tam bir sahibiyet şuuruyla çalışıyorlar.
* * *
İmanlı gençliğin bu duruma gelmesi, takdir edersiniz ki, basit olmadığı gibi kolay da değil.

Bunlar, büyükleri tarafından daha çocuk yaşta iken eğitilip yetiştiriliyorlar. Okul eğitiminin dışında ve ötesinde, onlara verilen imân, Kur’ân, ahlâk dersleriyle hayata hazırlanıyorlar.

Bütün bunlar, şüphesiz büyük emek ve gayret ister. Bu gayretlerin kemâl-i ihlâsla sergilendiği yer ve mahalleri de gidip gördük ki, takdir etmemek elde değil.

Mütedeyyin büyükler, dişinden tırnağından kazanıp bir kenara ayırdıklarıyla, aile bütçesinden tahsis ettikleri düzenli aidatlarıyla istikbâle matuf imânlı, ahlâklı nesiller yetiştiriyor. Cenâb-ı Hak, onlardan da ebeden razı olsun ve gayretlerini daim eylesin.

Yedi-sekiz günlük hayli yoğun programlı (bazı günler 3-4 seanslı) bir koşuşturmanın ardından, üzerimizde tatlı bir yorgunlukla tekrar gazete mutfağındaki vazifemizin başına döndük. Hazmı kolay, taze ve lezzetli ikramlarda bulunabilmek dilek, duâ ve niyâzıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*