Avrupa’nın 2 yüzü ve Avrupa Birliği

Bediüzzaman hiçbir konuda peşin hükümle yaklaşmaz. Daima müsbet ve menfi yönlerine bakar ve müsbet olanını alır, menfî olanını ise reddeder. Bunu yaparken sebeplerini de aklî ve mantıkî delillerle izah ve ispat eder.

Bediüzzaman’ın Avrupa’ya bakışı da böyledir.

Avrupa’yı ikiye ayırır: Birincisi, “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden birinci Avrupa.” İkincisi de “Felsefe-i tabiîyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehâsin zannederek beşerî sefahate ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa.” (Lem’alar, 119)

**

Birinci Avrupa, Avrupa Birliğini (AB) oluşturarak İslâmdan aldığı değerlerle dünyaya şu mesajları vermektedir: “Eleştirel düşünceye sahip olun. Hak ve hürriyetlere önem verin. Katılımcı demokrasiyi geliştirin. Adaleti ayakta tutun. Kânun hâkimiyetini sağlayın. Irkçılığa karşı eşitlik ilkesini benimseyin. Sorumluluk ve hesap vermeyi ilke edinin. Liyakati esas alın. Siyasî hayatta çoğulculuğu esas alın. Din ve vicdan hürriyetini kesinlikle sağlayın.”

İkinci Avrupa ise insanlığı dalâlet ve sefahete teşvik etmektedir. Bunun bir nümunesi şöyledir: 1932’de Brüksel’de düzenlenen güzellik yarışmasında Türkiye’den katılan Keriman Halis birinci seçilir. Jüri Başkanı ödül töreninde şöyle konuşur: “İşte Müslüman kadınların temsilcisi Keriman! Bu kadın zaferlerimizin baş tacıdır. Bir zaman Fransız dans oyununa müdahale eden Kanunî’nin torunu aramızdadır. Onu kraliçe seçeceğiz. Güzelmiş, çirkinmiş önemli değil. Biz de bize uyanı beğendik. Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın zaferine kaldıracağız.” (M. Han Kayhânî, Tüdev Takvim, 19 Ağustos 2000)

**

Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn “Bana sık sık Avrupa’nın nihaî sınırlarının ne olduğu soruluyor. Genişleme Avrupa için bir değerlerini yayma meselesidir; en temel değerler ise, hürriyet ve dayanışma, hoşgörü ve insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür” demektedir.

Avrupa kimliğini “Ortak paylaşılan değerler” belirlemektedir. Bu değerler insanlığın asırlar boyunca oluşturduğu insanî değerlerdir. Değerlerin oluşmasında bütün dünya kültür ve medeniyetinin katkıları vardır. Zira ilim ve kültür insanlığın ortak malıdır; herhangi bir ırka ve millete mal edilemez. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Hikmet mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa almalıdır.” (Tirmizi, İlim 19) “Hikmete sarıl. Çünkü hayır hikmettedir.” (Dârimî, Mukaddime, 34.) “İlim Çinde de olsa alınız.” (Câmiü’s-Sağîr, 1:310, H. No: 640) buyurarak insanlığın ortak değerlerine sahip çıkmamızı öğütlemektedir.

**

Sonuç olarak, Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “İslâmiyet insaniyet-i kübradır.” (Muhakemat, 2016, s. 46) Hal böyle olunca fıtrî insanî değerler ile İslâmî değerler birbirinin mütemmidir. “Mehasin-i medeniyet denilen emirler, şeriatın başka şekle çevrilmiş meselesidir.” (Muhakemat, 53) Öyle ise şeriattandır ve mü’minlerin sahip çıkmaları şarttır.

EuroNur.tv den konuyla ilgili bir video:

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*