Avrupa’nın IŞİD’le imtihanı

alt

El-Kaide’nin Hindukuş Dağları’nda doğduğuna ve 11 Eylül’ü gerçekleştirdiğine inananlar, yazacaklarımıza “komplo teorisi” deseler de, yüzlerce araştırmacının ortaya koyduğu belgelere, internet sitelerinde yapılan onca yayına ve meselenin mutfağında çalışmış politikacı ve teorisyenlerin itiraflarına rağmen, henüz Amerika 11 Eylül’ün hakikî yüzünü vatandaşından saklamaya çalışıyor.

New York ve Londra aksanıyla konuşan IŞİD teröristlerine Avrupalılar hayret ediyor. Amerikalı bir aktrisin intiharıyla şoke olan IŞİD gençlerinin çöldeki performansını, savaş kabiliyetlerini ve sür’atle hareketini görenler, bu savaşçıların Suriyeli, Iraklı ve Türkiyeli olmadıklarında, en azından onlar tarafından kumanda edilmediklerinde görüş birliğine varıyorlar. İngiltere başbakanı rakamı iyice küçültmeye çalışıyor. 500 kişiden bahsediyor. Almanya içişleri bakanı da hakeza… Neocon siyasetçilerin Paris, Berlin ve Londra’da “selefî” maskesiyle binlerce gence şemsiye gerdiklerini bilmeyenler, varsın inansınlar… El-Kaide’nin idarecileri Londra’da dolaşırken, o inananlar örgütü Kenya ve Yemen’de arıyorlardı. Terörü finanse edenlerin dezenformasyon ve manipülasyonlarda harcadığı paranın, diğer giderlerden daha çok olduğunu duyageldik. Neocon medyası gizlemeye çalışsa da, AB’nin polis teşkilâtları ve millî istihbaratları IŞİD hadisesinin haritasını çoktan ellerine geçirmişler. AB’ye ve ABD’ye gizli savaş açan global dinsiz cereyanların ipliğini pazardan kurtaracak, maalesef yine seçilmiş idareciler olacak gibi…

AB’DE IŞİD KORKUSU…

Avrupalılar Arap ve Türklerden korkar mı? Şu haliyle asla… Fakat İtalya İçişleri Bakanı Agelino Alfano panik içinde… IŞİD’in ilk hedefi olduklarını gazetecilere açıklıyor… Cameron da tedirgin… Avrupalılar El-Kaide’nin kimlerce örgütlendirilip finanse edildiğini biliyorlardı. Genel siyaset olarak neocon’ları ağızlarına almadan feryat ediyorlardı. Biliyorlardı ki, Londra’dan, İspanya’dan ve Almanya’dan Batı kökenli yardımcılar, finansörler ve servisçiler olmadan dışarıdan kimsecikler buraya gelip hadise çıkaramazlardı. Hammadde olarak “Ortadoğu” kullanılmış olsa bile, hem El-Kaide’de ve hem de IŞİD’de esas imalathanenin Batıda olduğunu Avrupalı ve Amerikalı idareciler bizden daha iyi biliyorlar.

İslâm literatüründe “BAĞΔ olarak nitelenen zamanımızdaki teröristlere Kur’ân “YE’CÜC VE ME’CÜC” de diyor. Kalbin değişmesi sürecinde normal bir insan terörist olup çıkıveriyor. Avrupa gazeteleri IŞİD saflarına katılmış Hans, Uwe, Martin ve Joze’lerin resimlerini basıyor. İlginç olan, bu teröristleri “İSLÂM” olarak nitelemeleridir. Semavî dinlere düşman İkinci Avrupa’nın onulmaz hastalığı burada depreşiyor: “Müslüman olan her Avrupalı, potansiyel bir teröristtir!” Gerçi onların bu çatışma ve stratejilerini seçilmiş idareci ve siyasetçiler kısmen de olsa beyanlarıyla boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Fakat komünist kapitalistlerin kontrolündeki sermaye ile yaşayan medyanın ekseriyeti, kaos ve iç çatışmayı tırmandıracak yayınlarına maalesef devam ediyorlar…

Diyebilirsiniz ki, kafaları bedenlerinden ayrılanlar, yurtlarını terke mecbur milyonlar ve iffetleri çiğnenenler Avrupa’da değiller ki… Doğrudur, fakat dünya iyice küçüldü. Mezopotamya’daki kıvılcımın İber’e, Saksonya’ya veya Sicilya’ya sıçraması an meselesi… Zira bu işi yapanların vatanı oralar… Ayrıca insaniyeti inkişaf etmiş Avrupa’da İNSAN HAYATI kıymetlidir. Suriye’de bir Amerikalının kafasının 150 bin Müslüman Suriyelinin hayatlarından daha çok ses getirdiğini birlikte duyuyoruz. Avrupalı seçilmiş idarecilerin vicdanları, Musul’u yakan ateşin bir gün mutlaka kendilerini yakacağına, tarihin tecrübelerinden ders alarak inanıyorlar. İnanmasalardı, WALES’te IŞİD için 60 ülke toplanır mıydı? Zaman yine Bediüzzaman’ı haklı çıkardı. 1955’te başlayan İslâm birliği projesine Avrupa’nın şiddet-i ihtiyacı hâla ortada… Bugün sayısı 4 milyarı aşan Hıristiyanlık dünyasının Ortadoğu’daki dünya barışına olan ihtiyacını kim inkâr edebilir ki…

DİNSİZ SİYASETÇİLERİN ŞERİAT POLİSİ OYUNU…

Wuppertal’da, gün ortasında sırtlarına, üzerlerine ŞERİAT POLİSİ yazılı yelekleri geçirenler, sokaktaki – güya – ahlâksızları ikaz ediyorlarmış! Alkol içmemelerini, kumar oynamamalarını, zina yapmamalarını ihtar ediyor ve aşırıya kaçmış çıplak kadınları uyarıyorlarmış… Sinsi ve iğrenç bir oyun… Son zamanlarda birçok Avrupa hükümeti, vatandaşının beden ve ruh sağlığını, aile bütünlüğünü ve iç huzurunu sağlayacak bazı düzenlemelere gitmişti. ŞERİAT POLİSİNE sokakta şov yaptıran dinsiz cereyanlar ve onların desteğindeki politikacılar; ahlâksızlığı insanî müdahalelerden kurtarmak için böyle dessas ve çirkin bir yola başvuruyor. Bundan böyle hiçbir idareci “ahlâksızlığa!” karşı sesini çıkarmayacak… Aksi takdirde IŞİD ile aynı kefeye konulacak… Böyle bir projeyi ancak deccal gibi şeytanî dehası olanlar ortaya getirebilirler…

Küresel dinsiz cereyanların idaresindeki terör örgütlerinin Avrupa’da sebebiyet verdikleri bir netice, temel hak ve hürriyetlere, terör bahanesi ile yapılan müdahalelere zemin hazırlamalarıdır. Nitekim 11 Eylül’den sonra Amerika’da olduğu gibi, şeriat polisini, IŞİDin Avrupa’daki diğer faaliyetlerini bahane ile Almanya ve İngiltere bazı kanunları sertleştirmeye gidiyorlar. Bu değişimin dolaylı olarak hem halka, hem de bilhassa buradaki Müslümanlara ve iç barışa menfî etki edeceğinden kimsenin şüphesi yok gibi…

AVRUPA’DAKİ MÜSLÜMANLARA GELİNCE…

Almanya ve Avusturya Müslümanları, Salman Rüştü fetvasından bu yana, İkinci Avrupa’nın deccalâne desiselerine karşı çok duyarlı hale geldiler. Avrupa’daki en büyük provokasyonlar bu coğrafyada yaşandı. Fransa Müslümanları da Sarkozy döneminde çok tecrübe kazandılar. 10 senelik bir zaman diliminde çoğu Kuzey Afrikalı olan kardeşlerimiz büyük dersler ve yüksek kurslar aldılar. Yolu ve sokağı güvenlik kameralarıyla donatan İngiltere’nin kendi Müslümanlarına güveni yerinde… Başbakanlarının İslâmiyet lehindeki beyanları da bunu gösteriyor.

Yukarıdaki kısa bilgilerden anlaşılacağı üzere, bu kıt’adaki Müslümanlar farkına varmadan Birinci Avrupa ile ittifak içinde çalışıyorlar. Gönüllü bir şekilde ibadethanelerinde, sosyal kurumlarında ve sokaklarında emniyet mensuplarıyla işbirliğine gidiyorlar. Almanya’da beşi aşkın camiyi kundaklayan İkinci Avrupa mensuplarına emniyet teşkilâtları ses çıkarmadıklarından – zira şimdilik onları koruyan koruyucu melekleri var – failleri de bulunamıyor. Ama Müslümanların izzetli ve mutedil duruşları, kaos ve çatışma peşindeki organizasyonların işini zorlaştırıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*