Avrupa´ya dikkat!

11 Eylül günü ikiz kulelerin dumanı, New York üzerinden henüz dağılmamışken meşhur Kissinger, Afganistan’ı hedef gösteriyordu. Kabil’in, Kandahar’ın ve Hindikuş dağlarının vahşice dövüldüğü günlerde, savaşın Bedahşan’da değil, Batıda cereyan ettiğini söylemiştik. Bugün Felluce yanıyor, belki yarın Felluce’yi Musul, Kerkük ve Basra takip edecekler. Fakat asıl savaşın Batıda cereyan edeceğini de yazmıştık. Savaşın ABD’ye konuşlanmış dinozorlarla Avrupa arasında cereyan ettiğini, bu coğrafyalarda hadiseleri dikkatle takip edenler elbette tasdik edeceklerdir.

 

Daima Avrupa asıl, Amerika ve Avustralya gibi kıtalar fer’î olmuşlardır. İklimin, göçlerin ve geniş coğrafyanın bu kıtalardaki insanların üslûplarını değiştirmelerine takılmamak gerekiyor. Yalnız âlem-i İslâma yönelmiş fiilî durum ve AB’ye yönelik propagandanın ABD’den çıkmasının önemli bir sebebi var. Tarihin şehadetiyle servet toplama uğruna hayatını, izzet ve devletlerini feda eden milletin topladığı kapital, evvelâ toplandığı ülkenin, sonra da toplayan milletin başına belâ olmuştur. Amerika 1980’lerden sonra bu süreci yaşayan ülke konumuna girerken, Avrupa tarihî tecrübeleriyle bu musibetten uzak durmaya çalışıyor. Peygamberimizin (asm) haber verdiği meşhur “tahribatçı cereyana” servetleriyle kuvvet verenlerin İslâm âleminde yaktıkları ateş, dünyayı bekleyen ateşlerin yanında gayet küçük kalır. Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı’nın âhir ömründeki kayıplarının esas mânâsını anlatırken, savaş sebebiyle iki milyon insanın şehadetle velâyet mertebelerine yükseldiğini, kaybolan mallarının da sadaka hükmüne geçtiğini açıklıyor. Bu güzel yorum, Bosna ve Afganistan için geçerli olduğu kadar, Ortadoğudaki Müslümanlar için geçerli değil mi?

Evet Avrupa’ya dikkat! Daha doğrusu Avrupa’daki 11 Eylülcülere dikkat ettiğinizde anlatmaya çalıştıklarımızın komplo teorisiyle ilgili olmadıklarını anlayacaksınız. İkiz kulelerin şokunu henüz atlatamayan ve hadiseyi tam anlayamayan Avrupa’yı Afganistan’da kandıran dinozorlar, Irak meselesinde mağlup düşmüşlerdir. Geçen süre müttefikleri batağa iyice saplarken, AB karşısındaki mağlubiyetlerini pekiştiriyor. Yalnız AB içindeki 11 Eylülcülerin fitne, şantaj ve ifsadları Avrupa’nın da başını ağrıtmaya devam edecek. Neo-conlar ile Avrupa’daki dinsizlerin ittifakıyla son zamanlarda ortaya çıkan tabloyu iyi okumak gerekiyor. Sarkozy’den iflah olmaz Müslüman karşıtı Helmut Schmid’e kadar… Hatta 68 kuşağından gelen dünkü komünist politikacılara… “Semavi dinlere düşmanlık” ortak paydasında birleşen bu güruh, bugün için “İslâm karşıtı” görünüyor. Meşhur Kardinal Ratzinger’e sorarsanız; bunların Allah’la savaş açtıklarını, Allah’a iman fikrini “kamusal alanın” dışına attıklarını ve imanı büsbütün hayattan koparmaya çalıştıklarını öğreneceksiniz. Hatta laikliğin “dinsizlik” şeklinde anlaşılmasıyla bunların yeni bir din türettiklerini de Kardinal ifade ediyor. Kardinal’in durduğu nokta çok önemli: Kiliselerin boşalması bunları sevindirmesin. Zira cemiyette inananların sayısı her gün artıyor ve iman kuvvet buluyor.

Avrupa’nın kalbinde cereyan eden hadiselere dikkat ettiğimizde Sarkozy’nin Paris’ten Hollanda ve Almanya’ya doğru yuvarladığı fitne yumağının da mahiyeti anlaşılıyor. Rüşvet, şantaj ve tehditle yapılamayanı, fitne ve münâfıklıkla yapmaya çalışan neo-con’lar Avrupa’daki Müslümanları kullanarak hedefe ulaşmak istiyorlar. Yarım asra yakındır barış, uyum ve düzen içinde yaşayan Kuzey Afrikalı Müslümanlarla Türklerin birdenbire “öcü!” olarak gösterilmeleri, işte bu pis oyunun bir parçasıdır. 11 Eylül sonrasındaki “İslâmî terör” nöbetini ısıtanlar bu kez bir başka boyutta servis ediyorlar. Bu nifak dalgasının küçük kıtayı terk etmesi çok uzun sürmeyecektir. Yerleşik Müslümanların tahriklere kapılmaması gerekiyor. Sokağa çıkıp teröre karşı olduklarını haykırmaya da ihtiyaçları yok. Yanlış yapmamak sûretiyle sükûnetle yollarına devam ederlerken medenî üslûp olan iknâyı her alanda kullanmaları gerekiyor.

Türkiye’deki irtica nöbetleriyle bugünlerde grip salgını şeklinde devam eden “radikal İslâm” nöbeti arasında çok kuvvetli münasebetler olduğunu elbette biliyorsunuz. Neo-con denilen dinozorcuklara bırakırsanız İsrail düşmanı kabul ettikleri tüm Müslümanları kamplara toplayıp, Felluce’de işlediklerini yapacaklar. Halbuki dünyada İsrail’in zulmünü lanetlemeyen bir kendileri kaldı. İsrailli siyasetçi, asker ve bürokratlar Avrupa’ya gelmeye çekinirlerken bu zulmün böyle devam etmeyeceğine inanıyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*