Avrupa’yı şaşkınlıktan Türkiye kurtarabilir (*)

Image
İslâm konusunda Avrupa’nın şaşkınlığı giderek artıyor. Bu da sebepsiz ve gerekçesiz değildir. Avrupa açısından birçok sebep sıralanabilir. Tamamını iki kategoride ele almak mümkündür:

Birincisi; Avrupa’nın mizacından ve tabiatından kaynaklanan sebepler.. İkincisi; Müslümanlardan kaynaklanan sebepler..

Avrupa’nın kendi yapısından, tabiatından ve karakterinden kaynaklanan, İslâma yabanî olma sebeplerinin zaman içinde anlaşılmasını ve aşılmasını yine Avrupa’ya havale edebiliriz.

Lâkin “Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür“ diyen Bediüzzaman’ı doğrulayan bir felsefenin baskısı altındaki Avrupa’dan İslâmı doğru anlaması şimdilik beklenemez. Olsa olsa Batının da aklını kafasına koyması beklenebilir. Herşeye mantıkla yaklaşan Avrupa şöyle bir mantık yürütmekte gecikmemeli:

-Madde planında ve teknolojide daima ileriye gidiş vardır. Geriye dönülmesi asla söz konusu olamaz. Pekâlâ maneviyat planında, din ve inanç sahasında neden geriye gidiş olsun? Hazret-i İsa’dan (as) altı yüz sene sonra tebliğe başlayan Hazret-i Muhammed (asm) neden insanları geriye götürsün? İslâm neden gerilik olsun? Böyle düşünülmesi bile, hem madde hem mânâ planında var olan “tekâmül kanunu”na aykırı olmaz mı?

«««

Halihazırda şaşkına dönen Avrupa’nın eline haklı kozlar vermemek de Müslümanların elindedir. Avrupa’nın elindeki haklı gerekçeleri asgarîye indirmek, hatta zamanla yokluğa mahkûm etmek gerekir. Bu hususta İslâm dünyasına, bilhassa Türkiye’ye, bilhassa Avrupa’da yaşayan Müslümanlara düşen sorumluluklar vardır.

İslâmiyetin dünyada hızla yayılması, Avrupa’ya Müslüman göçü ve göçmenlerdeki nüfus artışı karşısında şaşkına dönen Avrupa’da İslâm karşıtı politikalar geliştiriliyor, olur olmaz yorumlar, bilir bilmez fikirler yazılıp çiziliyor. Bu da zaman zaman buradaki Müslüman nüfusun sabrını taşıracak noktaya geliyor.

Avusturya’da (Kamuoyu Araştırma Enstitüsü) IMAS’ın Nisan ayı başındaki İslâm anketi sonucunda bu ülkede yaşayan her iki kişiden birisinin İslâmı tehlike olarak gördüğü ortaya çıkmıştır. Buna bakarak Müslümanların endişeye kapılmaması, haklı ve demokratik zeminlerde varlık göstermesi, sükûnet içinde işine ve yoluna devam etmesi gerekir. Akl-ı selim sahibi devlet adamlarının da, kendi toplumlarını Müslüman nüfus hakkında aydınlatmaları, birlikte yaşamanın gerekliliği hususunda onları ikna etmeleri artık kaçınılmaz olmuştur.

«««

Mevcut durumda Avrupa’nın da geriye dönüş şansı artık kalmamıştır. Müslümansız, camisiz bir toplum Avrupa için artık hayal olmuştur. Batı bunu bilmeli ve Müslümanlarla beraber yaşamaya iyiden iyiye alışmalıdır. Bunun için yardıma ve desteğe ihtiyacı varsa (ki vardır), işte Avrupa Birliği adayı bir Türkiye.. Avrupa’ya her alanda dinamizm ve heyecan kazandıracak bir ülke..

«««

Esasen İslâmın özünü ve hakikî mahiyetini Avrupalı bilmiyor. Bilmiş olsaydı, durup dururken “Hangi İslâm?” sorusunu savurmaz ve bu soru Avrupa efkârında ciddî bir alan bulmazdı. Zira İslâm birdir ve esasları da bin dört yüz küsur sene öncesinden sonsuza kadar belirlenmiştir.

Peygamberler, yaşadıkları dönemlerde Kur’ân medeniyetinin esaslarını anlatarak, insanların dünya ve ahiret saadetine kavuşmaları için çabalamışlardır. Onlar, maneviyatta önder oldukları gibi, madde planında da önder olarak gönderilmişlerdir. Peygamber mu’cizeleri maddî terakkînin en uç noktalarını göstermiştir. Hz. Âdem’e eşyanın isim ve hakikatinin vahyedilmesi, Hz. Nuh’a gemi yapımının öğretilmesi, Hz. Davud’a demire şekil verme mu’cizesinin verilmesi ve Hz. Süleyman’a uçma mu’cizesinin ihsan edilmesi bu çerçevedeki örneklerdendir.

Bu açıdan, Kur’ân medeniyeti insanın ruhen tekâmül etmesini sağladığı gibi, dünyevî planda ve teknolojik olarak da ilerlemesini amaçlamıştır. Müslümanların manen geri kalması nasıl ki Kur’ân medeniyetine aykırı ise, maddeten geri kalmaları da aykırıdır.

Kur’ân medeniyeti, coğrafya ile sınırlı bir kavram değildir. Nerede bir güzellik varsa; o Kur’ân medeniyetinin bir parçasıdır. Müslüman olmayan toplumların sahip oldukları güzellikler ve teknolojik gelişmeler de Kur’ân medeniyetinin içinde yer alır. Çünkü, insanoğlu sürekli iyi ve güzel olana meyilli olarak yaratılmıştır. “Kâinatta maksud-u bizzat hayırlar ve güzelliklerdir. Herşeyin kemale bir meyli vardır” (İşârâtü’l-İ’câz).

(*) Ama önce Türkiye’nin bazı şeylerden kurtulması, tam demokrat ve hür olması lâzım.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*