“Kimdi?” diye soracak olursanız, ay ışığında okuyan adam, sevdiğimiz, çok değerli bir insan, annemin aynı zamanda amcasının çocuğu olan İbrahim Özgür Amca’ydı. Bulunduğu ortamlara renk katardı. Kültürlü ve saygıdeğer bir insandı. Hep merak ederdim kendisini nasıl yetiştirmiş diye. Bunu da yakınlarda öğrendim.
İzmir’den göç edip Adapazarı’na gelmiş. Burada hayatın yoksulluklarına ve zorluklarına göğüs germiş bir insan İbrahim Amca. Öyle ki, geceleyin bulunduğu evde gaz lambasını bile kullanmaktan mahrum. Hayırla yâd ettiğim ve sevdiğim bu insan, “Peki, nasıl olup da okumuş, bilgili, kültürlü bir insan olmuş?” diye sorduğumda, annemin cevabı çok şaşırtıcıydı:
“Ay ışığında okuyan adamdı o” demişti. “Allaaaaah…” dedim. “Bu ne yahu?!” Bu ne güzel bir ifade… Kulaklarımın pası silindi adeta. Çoktandır böyle bir fedakârlığı duymamıştı kulaklarım. Âlemimde, zaten özel bir yeri olan bu insan, gözümde bir kere daha büyüdü o an. Okuma aşkına bakınız. O kadar zarif bir insandı ki, birinci elden en güzel kitapları toplardı. Onun hayatında kayıtlı, zabıtlı olmayan hiçbir şey yok. Sonra topladığı o kitaplar, o güzelim ve seçkin eserler, bir gün benim, yani Zafer’in kütüphanesine nakl-i mekân etti. Severek verildi eşi ve kızı tarafından. Necip Fazıl’ın, diğer bildiğimiz birçok ünlü yazarın birinci elden eserleri, değerli ansiklopediler, kıyamayacağım derecede seçkin kitaplar İbrahim Özgür Amca’nın imzasıyla, kütüphanemin en nadide eserleri arasında yer aldılar.
Okurken sayfa kenarlarına düştüğü notlar da çok enteresan. Tâbiri caizse didik didik etmiş kitapları. Altı çizili kitapları da çok severim doğrusu. Çünkü gerçek okuyucuların okurken geçtiği yollar bir güven duygusu veriyor içime.
Şimdi istifade ediyorum ve ruhuna rahmetler gönderiyorum. Ama ben lambaların ışığı altında okuyup yazıyorum ve çok defa buna da tembellik ediyorum. Ve ay ışığında okuyan adamı kıskanıyorum.
Zorluklar, başarının süsleridir. Ruhuna rahmetler olsun İbrahim Amca.
Allah ruhunu özgür kılsın, hür kılsın, mekânın Cennet olsun. Ay ışığında okuyan adam, sana selâm olsun… Gerçek mirası, kitaplarınla sen bıraktın. Okumanın ne kadar kutsal bir eylem olduğunu seninle anladım.
Ruhuna binler Fatihalar olsun. Lütfen duâda unutmayınız.
Benzer konuda makaleler:
- Bugün seni hatırladım anneciğim!
- Annem, annem…
- Dava adamı olmak
- Risale-i Nur′u tanımış olmaktan çok memnunum
- Gönül!
- Mehmet Kutlular için Dua ve taziye yağıyor
- Çağın öbür ucundan gelen adam; Bediüzzaman
- Çözüm Bediüzzaman’ın fikirlerinde
- Bediüzzaman´dan şefkat dersi
- Feda ettim!
Asıl ismi Hüseyin Adnan Şengörür olan Selim Gündüzalp, 1954 yılında Adapazarı’nda dünyaya geldi. Sırasıyla Adapazarı Kurtuluş İlkokulu’nu, Adapazarı Merkez Ortaokulu’nu ve Adapazarı Lisesi’ni okudu. 1979 yılında, Marmara Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nden mezun oldu. 1968 yılında, ortaokul öğrencisiyken, günlük bir gazetenin tertip ettiği, bir şiir yarışmasıyla yazı hayatına başladı.
EuroNur, Yeni Asya ve Zafer Dergisi ile birlikte pek çok basılı ve internet medya organında yazıları yayınlanan Selim Gündüzalp, pek çok ulusal ve yerel TV ve radyo kanalında programlar yaptı, geniş kitlelere ulaşma imkanı buldu. Yurt içinde ve dışında, sayısız seminer, konferans ve sohbet programları ile okuyucusu ve dinleyicisi ile buluştu.
Hayatı boyunca, yazan, anlatan ve ömrü dava aşkı ile dolu dolu geçen Selim Gündüzalp, 12 Eylül 2017 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 63 yaşında iken aramızdan ayrıldı.
Allah rahmet eylesin…
İlk yorum yapan olun