Ayasofya’da namaz kılabilecek miyiz?

Binlerce işçinin çalışmasıyla altı yılda yapılan Hagia Sophia (Ayasofya) Kilisesi imparatorun katılımıyla 27 Aralık 537 günü muhteşem bir törenle açılmıştı.

Mabede girdiği zaman çok heyecanlanan Bizans imparatoru, haykırarak “Böyle bir eseri meydana getirmeye muvaffak olduğumdan dolayı Allah’ım sana şükürler olsun” demişti. Daha sonraki asırlarda Ayasofya’da Katolik ve Ortodoks mezheplerinin birleştirilmesi için toplantılar düzenlenmişti. Bu toplantılarda İstanbul patriğinin söylediği “Ayasofya kürsüsünde Müslüman sarığı görmek, kardinal külahı görmekten evlâdır” şeklindeki sözü meşhurdur.

İstanbul’un fethinden sonra şehrin en büyük mabedi olan Hagia Sophia, Fatih tarafından Ayasofya adıyla fethin sembolü olarak camiye çevrilmiş ve ilk Cuma namazı da burada kılınmıştı. Bu sebeple daha sonra fethedilen diğer şehirlerdeki kiliseler camiye çevrildiklerinde Ayasofya adıyla anılması adeta bir gelenek haline getirilmişti.

Ayasofya’ya atfedilen İslâmî ve mefkurevî önem birçok tarihî zafer duâları ve dinî toplantıların orada yapılmasına sebep olmuştur. Ayasofya Osmanlı Devri Türk mimarlarına, kendiliklerinden ulaşmış oldukları bir yapı tipinin ayakta duran bir tatbikat örneği teşkil etmiş ve öğretici bir model görevi yapmıştır.

Bediüzzaman mabedi tevhid delili olarak ele alır. (Sözler, s. 510) Bir başka eserinde, “Ayasofya gibi kubbeli bir caminin kubbesindeki taşlarını durdurmak vaziyeti ve muallâkta durdurması bir ustaya verilse, o vaziyeti onlara kolayca verebilir. Eğer o vaziyete girmesi taşlara havale edilse, her bir taş, umum taşlara hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olmak lâzım gelir—tâ ki, birbirine baş başa verip muallâkta durabilsinler. O halde, o ustanın kolayca gördüğü işini görmek için, yüz usta kadar, yüz derece işinden daha ziyade işler görülecek, sonra o vaziyetler alınacak.” der. (Lem’alar, s. 505)

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u imar ederken Ayasofya’ya çok büyük önem vermiş, pek çok ilim, sosyal yardım ve hayır kurumları arasında bu camiye zengin kaynaklar vakfetmiştir. Vakfiyesinin sonunda şunlara yer verilir:

“Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tadile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalâvereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin. Onların, haşir gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.” (Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453 Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesi)

Fatih, vakfiyesinde vakıf şartlarına saygı göstermeyen, kanunu değiştiren, şartlarını bozan ve iptaline çalışanlar için de, Allah’ın en şiddetli azabına ve lanetine uğramasını diler.  

Ayasofya 24 Ekim 1934’te camilikten çıkarılıp Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. Bu arada sebepsiz olarak medrese yıktırıldığı gibi içeride bulunan ve camiye ait olan çeşitli eşya ile halılar ve levhalar da kaldırılmıştır. Bunlardan büyük levhalar daha sonra yerlerine tekrar asılmıştır. Beş yüz yıl Türk eseri olarak hizmet eden bu caminin eşyası dağıtılmıştır.

Ayasofya müze haline getirildikten sonra ilk defa 8 Ağustos 1980 tarihinde hünkâr mahfili ibadete açılmıştır. Bundan kısa bir süre sonra (14 Eylül 1980) yenileme bahanesiyle tekrar kapatılan hünkâr mahfili 10 Şubat 1991 tarihinde yeniden namaz kılmaya tahsis edilmiş ve kısmen de olsa Ayasofya cami olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Günümüzde Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden kudsî vaziyetine çevirmek lâzımdır. Said Nursî, “İslâm dünyasını, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli” yapılmasını ister. (Emirdağ Lâhikası, s. 396) Yine o, “Ayasofya, Hıristiyanlığın, İslâmiyet’e devir ve tesliminin bir abidesidir. Bunun için kilise iken cami olmuştur. Elbette camiye çevrilecektir” der. (N. Şahiner, Son Şahitler, c. 2, s. 110) Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için Menderes hükümetlerine tavsiyelerde bulunur.

Yeni bir fetih yıldönümü daha yaklaştı. Acaba bu yıl Ayasofya’nın esaret zincirleri kırılıp ibadete açılacak mı?
Duâlarımız Ayasofya’yı tekrar camiye çevirenler için olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*