Her insan elindekini arttırıp daha çok şeye sahip olmak ister. Ancak bu arzu ve istek ölçülü olmalıdır.
Bazen insan hırsa kapılıp daha çoğu bulayım derken elindekileri de kaybedebilir. İnsan önce sahip olduklarının ve elindekilerinin kıymetini bilip ona göre kullanmalı ve gereken hamd ile şükrü Hz. Allah’a (cc) karşı ifa etmelidir.
Azla yetinmesini bilmeyen insanın devamlı gözü başkasının elinde olur. Bu ise hırs ve tamahtır. Dünyalık için hırs ve tamahı çok olan insanın ise başı hiçbir zaman dertten, belâdan kurtulmaz. Aradığı huzuru da bulamaz. Böyle insanların hayatı boyunca dünyevî sıkıntıları bitmez.
İnsan oğlunun istek ve ihitiyaçlarının bir sınırı olmalıdır. O sınırı aşmanın insana faydası olmaz. Kişi elindeki azla da yetinmeyi bilmeli sahip olduğunu en iyi şekilde kullanıp değerlendirmelidir. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, esas zenginlik kanaattır.
Peygamber Efendimiz (asm): “Kanaat bitmez, tükenmez bir hazinedir” buyurmuştur.
Ecdadımız geleneksel olarak başkasının malına göz dikmeden azla yetinmeyi bir meziyyet olarak kabul etmişlerdir. Azla yitinmek demek hiçbir zaman işi gücü, çalışmayı bırakıp yan gel yat anlamına alınmamalıdır. Gereken bütün çalışmalar yapıldıktan sonra takdire boyun eğip olanla veya elde edilebilenle yetinmek demektir. Atalarımız: “Aç otur da dilenciliğe alışma” derlerdi. Yine atalarımız: “Bir abam var atarım, nerede olsa yatarım” derlerdi. İslâm zenginliğe karşı değil, amma çok servetim olmadı diye de tasalanmaya gerek yok. Zira Peygamber Efendimiz (asm) “Az malın şükrünü eda etmek, çok malın şükrünü eda etmekten daha kolaydır” buyurmuşlardır.
İnsan ömür boyu aynı seviyede durmayabilir. Elinde, avucunda bazen olur, bazende olmaz. Bazen elindeki maddî imkânların tamamının kaybedip bir başkasına muhtaç duruma da düşebilir.
Bu hususla alâkalı olarak da atalarımız çok güzel söylemişler: ”Gönül attan inersin, eşeğe binersin; onu da bulamazsan yaya gidersin.” Herşeyin çoğuna iyisine, güzeline alışan kişi elindekileri kayb ettiği zaman bu defa daha önce beğenmediği şeylerle de yetinmeye çalış. İnsan bulunduğu her ortamda mutlu olmasın bilirse her zaman huzurlu ve rahat olur. “Kalendere kış geliyor demişler, titremeye hazırım demiş.” Mutluluğu sadece servette aramayan insanlar varlığa, yokluğa ve zorluğa aldırış etmeden huzur içinde yaşamasını bilir. Bu ancak takdir-i İlâhiyeye boyun eğmekle mümkün olur.
Bir ata sözü ile yazımızı bitirelim: “Tencerede pişirir kapağında yer” Yani azla yetinmesini bilen insan maddî imkânları ne kadar dar ve kısıtlı olsa da idare etmesini bilir. Onun bunun malına yaşayış şekline göz dikmez, ihtiras sahibi olmaz, hased etmez.
Rabbim cümlemiz için her şeyin hayırlısını versin.
Ali Sandıkçıoğlu
Benzer konuda makaleler:
- Borçluya vefa, alacaklıya merhamet yakışır
- Kâinat büyük bir mescit
- Lâfın, sözün perhizi
- Bir Müslüman’ı kınamak
- Ne mutlu ahlakı güzel olanlara
- Hak etmeden gelen, hak ettiği ile gider
- Hatasını düzelten hayatını düzeltir
- Tarihe ışık tutan bir hadis-i şerif
- Hadis ve vahiy
- İnsanoğlu neden küsüyor?
“Asrın müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin telif ettiği Risale-i Nur’ların medyadaki katıksız dili olmaya özen gösteren Yeni Asya, sağduyulu çizgisinden ödün vermeden ‘doğrunun yanında haklının sesi’ olarak milletimizin gönlünde taht kurmuş bir misyon gazetesidir.”
İlk yorum yapan olun