Babalar gününe değişik bir açıdan bakış

Image

Batıdan idhal adetlerin birini daha yad ediyoruz bugün.Anneler günü, hele bir de son zamanlarda ihdas edilen sevgililer günü derken-ki bunların hepsi tüketimi teşvik eden şeylerdir- geldik babalar gününe. Aslında batıdan bize idhal edilse de, yine de bizim mukaddes varlıklarımızı hatırlamaya sebeb olduğundan (ehl-i iman üç yüz altmış beş gün hatırlarından çıkarmaz onları) bizim için iyi bir şeydir.

Tabii, baba kelimesi telaffuz edilirken bile, bir çadırı ayakta tutan direği gibi, sağlam bir varlık akla geliyor. Ama, ben hem baba olarak, hem de babası hayatta olan babanın çocuğu olarak, bu mevzuuya daha değişik bir açıdan, çocuktan babaya-babadan çocuğa doğru bakacağım.

Çocuklarını sevmeyen baba var mıdır bilmem? Eğer canavar bir ruh taşımıyorsa veya cehaletinden çocuk sevgisini yanlış bilerek çocuğunu sevmiyorsa o baba çabuk kendine gelip, çocuğunu sevmelidir. Çünkü; Çocuk kokusu cennet kokusudur. Onu koklamayan, sevmeyen nasıl baba olabilir? Maalesef, bizim özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerimizde olan yanlış uygulamalar, ”çocuk sevgiyle büyür” kaidesine uygun düşmüyor. Dinimize uymayan ya da dinin emri öyle zannedilen örf-adetler yüzünden birçok baba çocuğunu, (hele o çocuk bir de kız ise durum daha vahim) kucağına alıp, sevemiyor. Doğu’dan evli olan ben, kendi başımdan geçen bir misal vereyim. İlk çocuğum Fatma Nur, birkaç aylıkken kucağıma alıp seviyorum, havaya atıp, tutuyorum. O zaman bizimle beraber kalan kayınvalide dedi ki: “Amaaan, sakın akşam Hacı (kayınpeder) gelince onun yanında da böyle yapma, çok ayıptır!” dedi. “Niye?” dedim. ”Bizlerde babanın yanında çocuk sevmek ayıptır!”dedi. Dedim ki, ”Bak hacı anne, çocuk sevgiyle büyür. Bir gün sahabe-i kiram hazretleri, Peygamber ( a.s.m ) ın yanına gelmişler, bir bakmışlar ki, Hz. Hasan ile Hüseyin, Peygamberimizin sırtına çıkmışlar, üstünden atlıyorlar, oynaşıyorlar. Demişler ki ‘Ya Resulallah! Biz böyle yapmayız. Çocukları böyle sevmeyiz’ deyince, o da demiş ki’ Allah sizin kalbinizden sevgiyi aldıysa ben ne yapayım?‘ ve onlara çocuk sevmeyi anlatmış. Ben anlıyorum senin demek istediğini. Sizin örfünüz, adetiniz böyle. Ama ben de sana bir şey söyleyeyim. Allah’a şükür ki benim dini bilgim fena değildir. Eğer, sizin bu örf ve adetleriniz, benim dinime uyuyorsa amenna, alerre’si velayn. Yok uymuyorsa, kusura bakma ama, ben o adetleri bilmem”dedim. Yani, dediğim gibi, maalesef bu şekilde (o bölgeleri bilenler bilir), yanlış bilinen büyüğe saygı yüzünden, genellikle çocuğa sevgi gösterilmez. Allah ve resulunun emri, bilmeyerek de olsa yerine getirilmez. Ondan sonra o çocuk da sevgisiz büyüdüğünden, problemli olur.

Hani Fatih Kısaparmak’ın “Bu adam benim babam” diye bir türküsü var ya, işte onun sözlerinde kendini bulan babalar, babadır. Çocuğu için kendini feda eden baba, babadır. Hz. Ali’nin dediği gibi, çocuklarını kendi yaşadıkları zamana göre değil de, onların yaşadıkları zamana göre yetiştiren baba, babadır. Çocuğunun kendinden üstün bir meziyetini görünce sevinen baba, babadır.

Çocuklarım küçükken; lojman ve işyerimiz yakın olduğundan akşam mesai çıkışı, çoğu arkadaş lokale gider saatlerce oyun oynar, lüzumsuz şeyler yapar, gece de geç vakitte evine gider. Tabii çocukları uyumuştur. Sabah da erken işe gittiğinden onları haftada bir ancak görebilmektedir. Fakat biz, mesai bitince hemen evimize gider, cennet bahçelerinden bir bahçe olan evimizde, çoluk-çocuğumuzla hem-hal olurduk. O halleşmek, bize çok şeyden daha tatlı gelirdi. Hele kapıdan içeri girince çocuklarımın “baba, babacığım “diye ayaklarıma dolanması, benim de onları kucağıma alarak öpüp, sevmem dünyanın en tatlı ve lezzetli halleriydi.

Hele kız çocukları yok mu, onlar daha bir acaib sevilen mahluklardır. Babaları ile münasebetleri daha bir özeldir. Baba-kız sevgisini, ancak kızı olan gerçek sevgi sahibi babalar bilebilir. Cahilliye devrindeki Hz.Ömer’in hidayete erdikten sonra hep hayıflanarak bahsettiği iki şey vardır ki bunların birine üzülür ağlardı. O üzüldüğü hadise, kız çocuğunu toprağa gömmek için çukura koyup, toprağı üzerine örterken, o masum çocuğun babasının sakalına sıçrayan kumları elleriyle temizlemesi hadisesidir. Baba, kızını öldürmek isterken, çocuk da elleriyle babasının sakalındaki kumları temizliyor. Ne ibret bir şey!

Çocuklarımızı sevmeliyiz! Onları erkek-kız diye ayırmadan sevmeliyiz. Onların bize, Allah’ın bir emaneti olduğunu bilerek, emanet sahibine hıyanet etmeden sevmeliyiz. Böyle bir babayı da, çocukları her zaman başında taşımalı, onlara toz kondurmamalıdır. Hani Peygamber asm ın “Babanın evladına duası, Peygamberin ümmetine duası gibidir.” buyurmuştur ya, işte çocuklar da, babalarının haklarına çok riayet edip, onun gönlünü alıp, bedduasından da kaçındığı gibi, kendisine karşı, kalbinden buğz etmesine dahi sebeb olunmamalıdır.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*