Bacak, anne değildir!..

Bacak, anne değildir!..

Yarım asırdır, gazetemiz Yeni Asya’da, on yedi senedir de, EuroNur sitemizde, muhtelif mevzuularda makaleler yazmaya çalışıyoruz elhamdulillah.

Hem yazdığımız makalelerin altına yaptıkları yorumlarla, hem de şahsen bana gelen, telefon ve birçok mailde, arkadaşlarımız memnuniyetini ifadeyle, birkaç zat-ı muhteremden, meâlen, şöyle mesajlar aldığım oldu. “cemiyetin, dikkat edilmeyen veya üzerine gidilmeyen problemlerini de yazıyorsunuz ya, bu çok güzel bir şey, Allah razı olsun.” Bu ifadeleri, dua niyetine kabul edip, biz de onlara mukabelede bulunuyoruz.

Bazı; eş, dost, akraba ve arkadaşlar tarafından, zaman zaman, çeşitli suâllere tâbi tutulduğumuz oluyor. Öyle zaman oluyor ki, kimseye açamadıkları veya öğrenemedikleri meseleleri soranlar da oluyor. Hassaten, çalıştığımız zaman, iş yerimizde bulunan birçok mesâi arkadaşımız da, bu şekilde suâller tevdi ederdi.

Bir gün, bir hanım personelimiz yanıma geldi. Daha evvel de, muhtelif mevzuularda yardımcı olup, yol gösterdiğimden, bize itimadı vardı. Bir müşkülü olduğunu anlamıştım, derdini sordum. “efendim, geçenlerde oğlumla (15-16 yaşında) dışarıdan eve geldik. Bizim aile apartmanımız var, ben en üstte oturuyorum, merdivenler de, biraz uzun ve dik. Ben çıktım, baktım bu yavaş geliyor, ‘haydi oğlum çabuk ol’ diye arkama dönüp bir baktım ki, aşağıda benim (affedersiniz) bacaklarıma bakıyor. Şok oldum, şaşırdım, çok üstüme de mal edip, onu işkillendirmedim, ama kızarak, çabuk gelmesini söyledim. Ne yapacağımı şaşırdım. Babasına söylesem, ölesiye döver. Bu çocuğun, ben öz annesiyim, niye böyle yaptı anlamadım? Geçenlerde de, böyle bir derdim olmuş, siz yol göstermiştiniz de, rahatlamıştım, sağ olun, onun için de, bu müşkülümü size açtım.” dedi.

O, bunları anlatırken, ben hem titredim ve hem de, şaşırdım. İçimden “Ah üstadım! Demek ki sen, o mevzuuyu boşuna söylememişsin” deyip, üstadın, tesettür risalesindeki şu sözlerini hatırladım.”

“İnsan hemşire misillü (kız kardeşi gibi) mahremlerine (nikâh düşmeyen; baba, oğul, erkek kardeş gibi) karşı fıtraten şehevânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları (anne, bacı, kız çocuğunun yüzleri gibi), karabet (yakınlık) ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşrûayı (dinin emrettiği sevgi) ihsas ettiği (hatırlattığı) cihetle, nefsî, şehevânî temayülâtı kırar. Nefsin, o simalara bakışında şehvet düşüncesi olmaz. Fakat bacaklar gibi, şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak mahremin gayrıyla müsâvîdir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası (işareti, izi) olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi (hayvanî bir bakış), bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir. (insanlığın alçalması, düşmesidir).”

Kadın sözlerini bitirince dedim ki; “bakın, sizin evinizde yaptığınız yanlış nedir biliyor musunuz? Siz, erkek çocuklarının yanında, oturup – kalkmaya, giyinip – kuşanmaya çok dikkat etmiyorsunuz. Nasıl olsa,’benim oğlum, ben doğurdum’ diye, başka yabancı erkeklerin karşısındaki hassasiyeti göstermiyorsunuz.” deyince, “efendim, sanki evin içindeymişsiniz gibi söylediniz. Aynen dediğiniz gibi, dikkat etmiyoruz” dedi. Ondan sonra da, tesettür risalesindeki bu kısmı anlatıp îzah ettim. “gördünüz mü? Demek ki, bacaklar anne değilmiş!” dedim. Pürdikkat dinledikten sonra, o kadar memnuniyetini ifade edip, bundan sonra çok dikkatli hareket edeceğini söyleyip, dua etti ki, ben de, elimizdeki Risâle-i Nur muvazeneleriyle, birçok mes’eleyi hâllettiğimize hem sevindim, hem de, üstadıma dua ettim.

Benzer konuda makaleler:

11 Yorum

  1. Toplumun en giz kalmış konularını gündeme getirip care üretmeniz taktire şayandır.
    Her çağda sapkınlıklar ve sapıklar olmuştur.Önemli olan bunları kol kırılır Yen içinde kalır demeden çaresine bakılmalıdır.
    Bunu yaparken de tarafsiz,objektif olunmalı kuran kursları gibi en olmayacak yerlerde ortaya çikmasina asla müsaade etmemeli hele Bir kereden birşey olmaz gibi absürt yaklaşimda bulunmamalıyız.

    Bizim ölçü diye kabul ettiğimiz yerlerde rezalet olayların olmasını önlemek istiyorsak faillerini çekinmeden açiklamalı ve hukuka teslim etmeliyiz.

    Görmedim,duymadım,bilmiyorum gibi davranmak hele hele Bir kereden birşey olmaz demek açikca olmasa da mealen destek vermektir.

    Bu da bizim ahlakli nesil yetiştiriyoruz iddiasını boş bir hayalden ibaret kılar ki Allah muhafaza Ruzi mahşerde hepimizi mahveder.
    Kaleminize sağlik selam ve hürmetlerimle

  2. Risale-i Nurlar asrımızın tiryakı reçetesi hükmündedir. Her müşküle cevap ilmi mantıki delillerle cevap vardır. ELHAMDÜLİLLAH
    Çok yerinde bir paylaşım olmuş eline sağlık yüreğine sağlık değerli Osman Zengin abimiz varolasın .hayırlı cumalar

  3. Rabbim sizden ebediyyen razı olsun ağabey. Sizin yazıda ifade ettiğiniz gibi Üstad toplumun hem manevi hem de maddi problemlerine çareler, çözümler ortaya koymuştur. Bu çözümler ortaya konduğu zaman inşaallah problemleri hep birlikte çözeriz. Allah’a emanet olun.

  4. Eli ayağı öpülesi üstadım. Akla gelebilecek hangi mesele varsa umumiyetle Risale-i Nur’da vardır. Kaminize ve zihninize kuvvet.

  5. Allah razı olsun abi ne kadar da mühim konuları yazmışsınız. Risale-i Nur’umuz ne kadar da büyük bir hazine. Maşaallah

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*