Bandrol fitnesine dikkat!..

Efendimiz, “Fitne uykudadır, uyandırana lânet olsun” diyor… Çok âyet ve hadislerde de, fitnenin katlden şiddetli olduğundan başlayarak dehşetinin derece derece olduğu anlatılıyor.

Çok ilginçtir ki, fitneyi çıkaranlar, daha iyisini isteyen insaniyet hayırhahları olarak çıkmışlar ve çıkıyorlar, karşımıza… Asr-ı Saadet’te Hz. Osman’ın şehadetiyle başlayan süreçten itibaren Müslümanları ağlatan olaylarda, günümüze de ışık tutacak çok hadiseler görüyoruz.

Türkiyemizin Kemalistlerce itildiği ırkçılık fitnesinin araladığı kapılardan, milletin içine düşürüldüğü fitneler çok manidardır. Hele 12 Eylül ihtilaliyle millet iradesi devre dışı bırakıldıktan sonraki süreçte, fitnenin maalesef yükselen değer gibi tavan yaptığını görüyoruz.

Kemalizmin 12 Eylül’ün dehşetli günlerinde, dinî cemaatlerin ileri gelenleriyle teker teker nezarethanelerde görüşüp anlaşma yaptığını inkâr eden elbette yok. Bu anlaşmanın en kahredici maddesi ise, cemaatlerin zinhar bir araya gelmemeleri ve birbirlerinin aleyhlerine hareketleri hususu idi. Bunun 28 Şubat sürecinde tekrar yenilendiğini dönemin başbakanı olarak Bülent Ecevit efkar-ı ammeye açıklamıştı. İslâm kardeşliğini ve Müslümanların olmazsa olmazı olan ihlâs prensiplerini havaya uçuran Kemalistlerin, günümüzde ellerini toplumumuzdan çektiklerini düşünmek belki de ahmaklığın şiddetli bir derecesi olabilir. Mevcut hükümetin dindar olmasına bakıp insiyatifin kimlerde olduğunu düşünmeyen basiretsiz ”siyasal İslâmcılarla” Fethullah Hoca cemaati arasında çıkan kavganın iddia edilen sebeplerden çıktığını zanneder. Kemalistlerin 2004’te mevcut hükümete satır arasında imzalattığı MGK belgeleri, günümüz fitnesinin kaynağını açıkça ortaya koyuyor. Üzüldüğümüz nokta ise, AKP Hükümetinin bir ihtilâl neticesinde doğduğunu unutarak, icraatlarına kurşun askerce taraf olan sempatizanların cemaate hücumlarıydı. Maalesef cemaat de aynı hatayı yaparak, Tayyip Erdoğan’ı Kemalistlerle karşı karşıya bırakma fırsatını değerlendiremedi. Dünyanın galip global cereyanlarına dayanarak siyasete atılacak kadroların vatana, dine ve millete ne kadar zarar verebileceğini Bediüzzaman Hazretleri birçok mahkeme müdaafaası ve mektuplarında açıklamıştır. Müteharrik-i bizzat, yani insiyatifi elinde olmayanların ülkelerine ve halklarına verebileceği zararlar hususunda AKP Hükümeti zamanımızda çok güzel bir örnek teşkil ediyor.

Arap baharı fitnesini başlatanlar, “hürriyet ve demokrasi” demişlerdi. Zalim idarecilerin adaletli hükümetlerle değişimi, demişlerdi… İttihad-ı İslâm demişlerdi… Fitnenin fitilini yakanları artık ne biz görebiliyoruz ve ne de Araplar… Avrupa’dan toplanmış çapulcular şimdi de bir başka fitne ile Irak coğrafyasında hilafetçilik oyunu oynuyorlar. Fakat yüzbinlerce masumun canını trilyonlarca Euroya ve en az çeyrek asırlık bir tereddiye mal olan bu oyunu başlatanlar, Arap Baharı demişlerdi. Fitneye alet olanların iyi niyetleri, gördüğünüz gibi neticeye tesir etmiyor.

BİZ MÜSLÜMANLAR, MASONLARLA KEMALİSTLERİN OYUNUNA GELMEYECEĞİZ

Küreselleşmenin beraberinde fitneyi de küreselleştireceğini düşünmemiştik. Haricî hadiselerle dahilî sıkıntıların sarmal sarmal karşımıza çıkacağını belki de bilmiyorduk. Domino etkisinin ne olduğunu yaşadıkça öğreniyoruz. Evvelâ, sakın “ötekileştirmeyelim!” sloganı ile komünist, mason ve Kemalistlerle aynı sofraya oturan AKP Hükümetinin “paralel” savaşını insanlarımızın çoğu anlayamadı. Bu savaştan nasiplenmeyen hiçbir dindarın olmadığına inanıyorum. Yani cami saflarına indirilen çatışmanın, maalesef yine hükümet eliyle ailede, sokakta, okulda ve işyerinde ince ayrışmalarla devam ettiğini hepimiz görüyoruz. Bu arada medyanın tahrik edici ve çatışmacı misyonu öne çıkıyor. Kirli ve zehirli “havuzdan” beslenenlerin bu fitneyi dağıtarak geniş dairelere taşıdığını görenler, havuzun kimlere ait olduğunu ister istemez soruyorlar. Dünya tarihinde on tane ulusal gazete ile yirmi küsur te-levizyonun bir hükümetçe finanse edildiği görülmediğine göre, bu pis sular kime ait olduğu bilinmeyen havuza nereden akıyor? Bu zamanda cehenneme yuvarlanmamanın, belki de bu dünyada sekineti yakalamanın bir yolu da havuzdan beslenenlere dönüp bakmamaktan geçiyor. Elimizdeki Kur’an’a ve önümüzdeki Peygambere rağmen bizi din kardeşimizle veya suçsuz insanlarla çatışmaya sevkedenlerin Kemalist olduğundan şüphe etmemek gerekiyor. Elbette burada Kemalizmin zihinlerdeki definisyonu devreye giriyor. Kemalizmin ahirzamanda gelecek ve fitneyle ümmetin başına geçip Müslümanlara çok büyük zararlar verecek bir fitne olduğunu Bediüzzaman’dan okumayanlar, Kemalizmi sıradan ısırıcı sinekler olarak da görebilrler.

YENİ ASYA VE BANDROL FİTNESİ

Bandrol hikâyesinin mahiyeti medyada yeteri kadar yazıldığından, oraya  girmiyoruz. 45 seneden beri Kur’an’ın ve sünnetin zamanımızdaki tefsiri olan Risale-i Nur’u neşreden Yeni Asya’ya bandrol fitnesiyle zarar vermeyi düşünen siyasîler, yakın tarihi dikkatlice incelemelidirler. Kemalistlerin tam sekiz defa gazetemizi kapattıklarını ve tüm mallarımıza el koyduklarını bilmeyen bazı kardeşlerimiz, bizi Risale-i Nurların satışından gelecek gelirlerle ittiham edebilirler. Hayatları mahkemelerdeki sorgularda geçmiş, her şeyini Risale-i Nur’a vakfetmiş insanları tanımadan “siyasal İslâmcıların” üslubuyla konuşan Müslümanlar, ahiretlerini düşünerek konuşup yazmalıdırlar. Devletimizin ve diyanetimizin Risale-i Nur’a sahip çıkması ve bastırmak istemesinden daha güzel ne olabilir ki… İşte fitne buradan çıkıyor. Bu güzel haberlerle saf ve dünyadan habersiz insanları kandıran Kemalistlerin, Risale-i Nur’u tekelleştirmesinden, ihale ile yandaşlarına vermelerinden ve dolayısıyla Bediüzzaman’ın vasiyetine ihanet edilmesinden endişe duyuyoruz. Bu arada hayatlarını Risale-i Nur’a vermiş insanlar arasına da fitneyi yerleştirerek, onların birbirleri aleyhine hareket etmelerine çalışılıyor diye korkuyoruz. Her yerde özelleştirmeyi, liberalizmi ve özgürlüğü savunanların Risale-i Nur’un basımı müsaadesini TBMM’nin çatısı altındaki Bakanlar Kuruluna havalesi hukukla, mantıkla, şeriatla ve insanlıkla bağdaşır bir durum olarak görülmüyor.

İnanıyoruz ki Risale-i Nur’dan Kur’anî ve Nebevî dersler alan Nur Talebeleri kendi içlerinde ağızlarına fermuar vurarak ihtiyat, teenni ve müsbet hareketle bu fitneyi de aşacaklardır. Onların bu iç kaledeki mücadelesi neticesinde fitnenin daire daire genişleyen etkisi bitecek ve Kemalistler hayatlarının en büyük zilletine düçar olacaklardır, kanaatindeyiz. 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*