Muhterem Üstadım! Bugün 180. Gün. Yani tam altı ay oldu, Risale-i Nur basılamıyor, basılanlar da bandrol yasağı yüzünden insanların istifadesine sunulamıyor. Yani Risale-i Nur altı aydan beri bandrol mahkûmu.
Kürek mahkûmlarının bile mahkûmiyet süresi bellidir ve bu süre dolduğunda serbest bırakılırlar. Ama Risale-i Nur’un ne zaman serbest bırakılacağı, ne zaman okuyucuları ile buluşacağı belli değil. Yani ucu açık bir mahkûmiyet süresi. Onu mahkûm edenlerin paşa gönülleri ne zamana isterse ve ne ölçüde bir hürriyet takdir ederlerse o zaman serbest kalacak. Ondan sonra da hangi ellere teslim edileceği yine belli değil.Üstâdım, biliyor ve inanıyorum ki, Risale-i Nur gibi bir Kur’ân tefsiri, bu muameleyi hak etmiyor. En karanlık devirlerde, en ceberrut müstebitler zamanında bile eserleriniz bu kadar uzun süre bir mahkûmiyete maruz kalmamıştı. Sizin zamanınızda da Risale- Nurlar toplatılmış, mahkemeler tarafından müsadere edilmiş, fakat daha sonra serbest bırakılarak sahiplerine iade edilmişti. Şimdi ise, keyfi bir tasarrufla önce Kültür Bakanlığı tarafından basılan eserlere bandrol verilmemiş, sonra da kanun çıkartılarak resmen devlet tarafından Risale-i Nurlara el konulmuştur. Torba Kanun mecliste iktidar milletvekilleri tarafından kabul edildikten sonra, Cumhurbaşkanlığına seçilen Tayyip Erdoğan’ın ilk imzası, Torba Yasanın onaylanmasına, dolayısiyle Risale-i Nur’un da devlet tekeline alınmasına atılmış oldu. Aradan haftalar geçti, ama hâlâ bandrol meselesinin âkıbeti meçhul. Risale-i Nur’u kimler basacak, ne kadar basılabilecek, hangi yayınevlerine bandrol verilecek, henüz belli değil. Daha doğrusu Risalelerin basılıp basılmayacağı da belli değil. Yasak fiilen ve resmen devam ediyor. İşin garibi, seçim meydanlarında “Üstad’ın vasiyetini yerine getirdik, Diyanet marifetiyle Risaleleri basıyoruz” diyerek ellerinde salladıkları İşârat-ül İ’caz da piyasada yok. Diyanet de bastığı eseri piyasaya çıkartamıyor. Görünmez bir el Nur’a perde olmak için elinden geleni yapıyor.
Üstâdım, Kültür Bakanlığı tarafından Risale-i Nur’a bandrol yasağı getirildiğinde, bazı Nur Talebeleri bunun hayırlı bir iş olduğunu ve sadeleştirmeyi önleyeceği, Nur’un varislerine de haklarının verileceği için gerekli bir adım olduğunu söylediler. Torba Yasa teklifine bir korsan madde olarak eklendiğinde ise, “devlet Risale-i Nur’a sahip çıkıyor” diyerek bayram ettiler. Kendi ifadeleri ile, bir kaç hafta içinde bu iş bitecek, Risaleler kanunî güvence altına alınacak, sadeleştirme ise sona erecekti. Ama haftalar ve aylar geçtikçe bu işin hiç de öyle kolay olmayacağı anlaşıldı. Hatta “daha ne bekliyorsunuz, Risale-i Nur’un basım ve yayın hakkını bize verin, bu iş bitsin uzadıkça bize de size de zarar veriyor” diyerek paniklemeye başladılar. Ama siz de çok iyi biliyorsunuz ki, devlet eline aldığı bir yetkiyi, kolay kolay kimseye bırakmak istemez. İstese de bazen bu işin gerçekleşmesi, bürokrasi labirentleri arasında yol bulup da çıkması, aylar, belki yıllar alır. Çıksa bile bazı hakikatlerin kuşa dönerek çıkması ihtimali büyüktür. Onun için siz eserlerinizi devlete teslim edip bir bakanlığı varis kılmadınız. Siz, “haricî dinsizlik cereyanına karşı böyle eserleri neşretmek, Diyanet Riyaseti’nin vazifesidir” demiştiniz. Yoksa, “Risale-i Nur devletin korumasına alınsın, tekelleştirilsin, devlet istediğine bandrol versin, istediği yayınevine bastırsın gibi bir vasiyette ve tavsiyede bulunmadınız. Buna rağmen, bandrol yasağının hayırlı bir iş olduğuna inanan ve yasağa destek veren Nur Talebelerinin olması, insanın kanını donduruyor. Aman Yarabbi! Siyaset yandaşlığı ne kadar da basiretleri bağlıyor, hakikatleri perdeliyor, iradeleri ipotek altına alıyor.
Muhterem Üstadım, bandrol yasağı başlayalı bugün tam altı ay oldu. Gazetemizin birinci sayfasında tutulan utanç takvimi, 180. Günü gösteriyor. Basımı yapılan kitaplar banrol beklerken, bir çok kitap da basılamıyor. Bu arada Diyanetin bastığı söylenen İşârat-ül İ’caz’ın durumu ise tam bir yılan hikâyesi. Elde dolaşan bir kaç nüshadan başka basılı İşârat-ül İ’caz var mı? On bin adet kitap basıldı da banrol alamadığı için piyasaya çıkartılamıyor mu? Yani rivayet muhtelif, ama hakikat tek: Şu anda piyasada Diyanetin bastığı bir Risale-i Nur eseri bulunmuyor. Başka yayınevlerinin bastığı Risale-i Nurlara da bandrol verilmiyor. Ama sadeleştirmeciler sadeleştirilmiş yeni eserleri piyasaya sürmeye devam ediyorlar. Sadeleştirmeyi önlemek için alınan bir tedbir işe yaramıyor, sadeleştirilmiş eserler piyasaya sürülüyor, ama aslını basmak isteyenlere izin verilmiyor. İnsanın “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyesi geliyor.
Üstâdım; “Risale-i Nur’a intisap eden zatın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, ‘Risale-i Nur Talebesi ünvanını alır” (Kastamonu Lâhikası, 23) demiştiniz. Ama bugün “Risal-i Nur Talebesi” ünvanı taşıyanlar, bırakın neşrine yardım etmeyi, bandrol bahanesiyle neşir yasağı koyanlara yardım ediyor, duâ ediyorlar. Biz de elimiz Allah’a açtık, bir an önce bu yasağın kalkması için duâ ediyoruz.
Bu vesileyle size de halimizi arz ediyoruz. Sizin tasarrufunuz devam ediyor, himmet eyleyin, duâlarımıza destek olun, bir an önce bu yasaklar kalksın. Risale-i Nur muhtaç gönüllere ulaşmaya devam etsin.
Benzer konuda makaleler:
- Diyanet de bandrol bekliyor
- Bandrolde son durum
- Risale-i Nur’a bandrol: Koruma mı, yasak mı?
- Risale-i Nur’a bandrol yasağı
- Risale basımında “organize işler”
- Bandrol engeli derhal kalksın
- Risaleye lûgatçe de mi tahrifat sayılıyor?
- Bandrole karşı imza kampanyası
- Basım yetkisi bakanlığa mı veriliyor? Bandrol engelinden devlet tekeline
- Bandrol Yasağı
Okur-Yazar (Hem okur, hem yazar, şiir yazar, makale yazar, anı yazar, roman yazar…)
İlk yorum yapan olun