Bandrolde son durum

Risale-i Nur’daki hürriyet bahislerinden sunduğumuz derlemelere bugün için ara verip, eserlerin neşrine Kültür Bakanlığı tarafından getirilen bandrol engelinde geldiğimiz son noktayı değerlendirelim.

Bilindiği gibi, konuyu Yeni Asya Neşriyat’ın bastığı bir risaleye bandrol verilmemesi üzerine, 9 Nisan’da “Risale-i Nur’a bandrol engeli hukuksuz” manşetiyle gündeme getirmiştik.

Sonrasında konuyu takibe devam ettik:

10 Nisan’da “Risaleler devletleştirilemez;” 11 Nisan’da “Bandrol engeli derhal kalksın;” 12 Nisan’da “Kim neye göre hak sahibi?” 13 Nisan’da “Risale-i Nur’u neşir vazifesi şahs-ı manevînindir;” 14 Nisan’da “Devlet bu işe karışmasın, Nur Talebeleri çözer;” 15 Nisan’da “Risale-i Nur’un neşrini engellemeyin;” 16 Nisan’da “Risale basmak suç mu?” 17 Nisan’da “Bakanlıktan bir çelişki daha;” 21 Nisan’da “Bandrol engeline tepkinizi bildirin;” 22 Nisan’da “Bakanlığa mesaj yağıyor;” 23 Nisan’da “Bandrol uygulaması doğru değil” dedik.

Yazılarımızda da uygulamanın hukuksuzluğuna, konuyla ilgili olarak Bakanlık ve iktidar adına yapılan açıklamalardaki çelişkilere dikkat çektik. (Bandrol engeli henüz ortaya çıkmamışken, seçimden hemen önceki dört yazıda da bazı genel değerlendirmeler yapmıştık ve süreç o tesbitleri doğrular tarzda gelişti.)

Derken, Yeni Asya Neşriyat Abdülmecid Nursî’nin torunu Seyda Ünlükul’dan aldığı telif sözleşmesiyle bir bandrol başvurusu daha yaptı. Ama bu müracaata da olumsuz cevap geldi.

Bu defaki gerekçe: Ünlükul’un, yasal vârislerdeki hisselerin yüzde 50’sini temsil ediyor olması ve halası Saadet Hanımdaki diğer yüzde 50’yi de temsil eden bir belgenin sunulmayışı.

Ancak ilgili bürokratlara göre, bu belgenin de verilmesi halinde dahi sonuç garanti değil. Çünkü Bediüzzaman’ın hayattaki bazı talebeleri adına, eserlerin neşri için hak sahipliğinin tesbiti talebiyle açılmış bir dava söz konusu.

Bu davanın ne zaman biteceği ise belli değil.

Açıkça görünen o ki, Bakanlık ipe un seriyor.

Yarım asrı aşkındır Risale-i Nur cemaatinin şahs-ı manevîsine dahil farklı yayınevleri tarafından serbestçe basılıp neşredilen eserlerin yayınına bu dönemde fiilen engel konuluyor.

Meydanlarda “paralel yapı”ya ve Pensilvanya’ya karşı bol bol Bedüzzaman’dan söz edilip kürsüde Diyanet’in İşaratü’l-İ’caz için yaptığı deneme baskısının örneği halka gösterilir ve “Üstadın diğer eserlerini de basacağız” denilirken, seçimden sonraki ilk iş, risale neşriyatının önüne bandrol engeli çıkarmak oluyor.

Sungur Ağabeyin cenazesine katıldıktan bir buçuk sene sonra, onun Azerbaycan’daki hizmet arkadaşlarına operasyon yaptırıldığı gibi.

Bu gidişin sonu nereye varır dersiniz?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*