Barla günleri

2004 yılından beri her sene düzenli gittiğim Barla adeta beni mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Elliden fazla dünya diline çevrilen Nur Risâlelerini okuyarak dünyanın dört bir tarafından gelen Nur âşıklarının durumları da benim gibiydi. Bahar ve yaz ayları geldiğinde, ayda on bin kişi Barla’yı ziyarete geliyordu. “Bir zaman gelecek, benim bu menzillerim ziyaretgâh olacak” diyen muazzez Üstadımızın müjdeleri gerçek olmuştu.

2 Temmuz 2012 sabahı altı aile olarak Barla yollarındayız. Emirdağ, Bolvadin ve Çay ilçelerinden geçip dağları aşarak ulaştığımız Yeni Asya Sosyal Tesisleri, kendi evimiz gibi bizleri karşıladı. Sıcacık selâmlaşma ve kucaklaşmadan sonra odalarımıza yerleştik. İstanbul, Antalya, Diyarbakır ve Urfa gibi sâir illerden gelen ailelerle tesis dolmuştu. Altmış civarında ve çocukların da bulunduğu yetişkinler okuma programı gerçekten dolu dolu geçti. Bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamadık bile.

Yüzer manevî keşfiyatın içinde bulunduğu Nur Risâlelerinin müzakereye muhtaç derin meselelerini paylaşırken, sanki bambaşka âlemlerde dolaşıyor gibiydik. Barla, âhiret âlemlerinden ve cennetten bir bahçe misalindeydi. Dünyanın her türlü mihnet ve meşakkatlerinden uzak ve sadece iman hakikatlerinin mütalâa edildiği bu mekân, insana dünya hayatındayken cennetin manevî lezzetlerini tattırıyordu.

Dinden hazzetmeyen o zamanın despot ve zalim devlet yöneticileri, mahrumiyet bölgesi olarak gördükleri Barla Nahiyesine Bediüzzaman’ı zulmen sürgün etmişlerdi. Hâlbuki kaderin sevk ettiği Üstadın mecburî ikamete tabi tutulduğu Barla, azametli dağları, yemyeşil ormanları ve Eğirdir Gölü ile sanki dünya cenneti gibiydi. Barla’nın asude mekânlarında, Kur’ân-ı Kerim’den kalbine ilham olunan iman hakikatlerini telif eden Bediüzzaman, altı bin sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı’nın dört bin sayfasını orada yazmaya muvaffak oldu. İnsanların zulmü içinde kaderin adalet ve rahmeti vardı.

Pazartesi günü ulaştığımız Barla’da programlarımız plânlı olarak icra ediliyordu. Öğle namazından önce bir buçuk saatlik iman hakikatlerinin müzakeresi, ikindi namazından sonra içtimâî bir ders olarak bir saatlik Münâzarât kitabının mütalâası ve akşam ile yatsı arasında yine bir saatlik imanî bir dersimiz oluyordu. Diğer namazların arkasından da Hizmet Rehberi’ni takip ediyorduk. Günde beş saate yaklaşan okumalarımız vardı.

Çarşamba akşamı Berat Kandilini Barla’da idrak etmek bambaşka bir hâldi. Anlatılacak gibi değil, ancak yaşanmakla anlaşılacak bir durumdu. Üstad ve sair Nur Talebelerinin ruhaniyeti bizlerle birlikte olduklarını hissediyorduk. Sabaha kadar süren çalışmalar, inşallah elli senelik bir ömrün neticelerini kazandırdı.

Cuma günü ikindi namazından sonra topluca Çam Dağına çıktık. Cumartesi günü Isparta’da müze haline getirilen Üstadın evi ziyaret edildi. Dönüşte, Cennet Bahçesi ve Üstadın Barla’da kaldığı eve gidildi. Pazar günü, Mu’cizat-ı Ahmediye Risâlesinin telif edildiği, Yeni Asya Vakfı’na ait Karakavak Bahçesi ve Barla Kabristanı ziyareti yapıldı.

Başka bir güzellik de, geçen sene temeli atılan ve hamiyetli bir ailenin inşa ettirdiği sosyal tesislerin ek binasının kaba inşaatının bitirilmesiydi. Beş kat üzerine inşa edilen bu binanın alt katında sportif faaliyetlerin yapılabileceği geniş bir salon gençlere hizmet verecek. Üç katında her biri elli iki metrekare olan dörder süit odalar olacak. En üstü ise, uzay çatılı ve direksiz iki yüz elli metrekarelik geniş bir alan mescid vazifesi görecek. Tüp geçitle tesis binamıza bağlanacak olan yeni bina, gerçekten tahminimizden daha muhteşem görünüyordu. Mevcut mescid alanının da süit odalara çevrilmesiyle, aynı anda otuz üç aile sosyal tesislerimizde kalabilecek. Bu ise ortalama yüz otuz kişi demekti.

Gelecek sene Allah izin verirse, 24 Haziran ve 13 Ağustos tarihlerinde birer haftalık olarak iki program gerçekleştirmeyi plânlıyoruz. Diğer programlarla birlikte bizim programımıza katılmak isteyenleri şimdiden listeye girmeye dâvet ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*