Barroso 301. madde tartışmalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “301. madde şu anki haliyle bizlerin, Avrupa’daki basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü konusundaki zihniyetimize biraz aykırı gibi geliyor. Türkiye ve Avrupa kurumları olarak birlikte çalışmamız gerekiyor ve böylece birtakım sorunları birlikte çözmeliyiz. Ben Türkiye’ye ders verecek değilim katiyen, Türkiye’ye bir koşul da dayatacak değilim. Ama madem ki Türkiye AB’ye üye olmak istiyor, o zaman birlikte çalışmalıyız, tecrübeleri paylaşmalıyız ve birlikte hangi koşullarda bu hedefe ulaşabileceğimize bakmalıyız. Ama bu bir yana, bir şeyi açığa kavuşturmak istiyorum. AB Türkiye’yi destekliyor. Umarız, Türkiye, AB’ye üye olacaktır, yani A partisi ya da B partisi değil. Dolayısıyla doğal olarak bizim ilişkilerimiz hükümetler aracılığıyla, cumhurbaşkanları aracılığıyla yürütülüyor. Yarın muhalefet liderleriyle görüşeceğim ama şunu anlamak lazım. Biz modern, Avrupalı bir Türkiye istiyoruz ve bunu Türkiye haklının iyiliği için istiyoruz.”
Laiklik konusunda da açıkalamalarda bulunan Barroso “Bizim için, Avrupa açısından işin temeli şu: Mutlaka işin dini boyutuyla siyasi boyutu, kamu boyutu arasında bir ayrılma olması lazım. Esas olan özgürlüktür; dini özgürlük, tüm dinlerin özgürlüğü ama aynı zamanda da bir din sahibi olmama özgürlüğünün de olması lazım. Avrupa için önemli olan budur.” ifadelerini kullandı. Sekülerlik ya da laiklik değil demokratikliğin önemli olduğunu sözlerine ekleyen Barroso şöyle konuştu: “Nasıl ki bir dini zorla dayatamazsınız, aynı şekilde sekülerlik ya da laiklik de, zorla, askeri yoldan olsun ya da mahkemeler yoluyla olsun, dayatamazsınız. Gerçekten bir ulusal diyalog zihniyeti içinde, özgürlük değerleriyle, hoşgörülük değerleriyle çeşitliliği, çoğulculuk değerlerini bir arada bağdaştırmak lazım. Benim Türkiye’ye çağrım bu. Ama tabii devlet deyince, devlet tabiî ki herhangi bir dinden tamamen bağımsız olmalıdır.”
Devletin laikliği ile bireyin laikliği arasında fark olduğunu belirten Barroso, “Devlet laiktir dediğimiz zaman toplumun da laik olması anlamına gelmiyor bu. Çünkü Avrupa ülkelerinde de farklı dinler var ve çünkü Avrupa artan oranda farklı kültürleri, farklı dinleri bir arada bulunduruyor. Dolayısıyla eğer bana laik bir Türkiye istiyor musunuz derseniz evet, laik bir devlet olması lazım mutlaka. Ama toplumda varolan dinleri de tanımalı. Burada demokrasiyi de vurgulamak önemli. Çünkü laiklik mutlak bir değer değil. Demokrasi, insan haklarına saygı ve her bireyin, her erkeğin, her kadının haklarına saygı, bu temel bir husustur.” şeklinde konuştu.
“Sayın Erdoğan, bazı Avrupa ülkelerinin müzakereleri yavaşlattığından, oyunun kurallarını değiştirdiğinden yakınıyor, haklı mı sizce?” şeklinde soruya ise Barroso şu cevabı verdi: “Hayır bu doğru değil, oyunun kuralları değişmiyor. Şu doğru ki bugün Avrupa kamuoyu, büyük bir genişleme hareketi de yaptığımız için başlangıçta altı ülke vardı, 12 oldu, 15 oldu, şimdi 22 ülke oldu. Yani neredeyse 500 milyon nüfusu var. Dolayısıyla bugün AB kamuoyu bütün AB’ye girmek isteyen ülkelere daha dikkatle bakıyor. Ama önemli olan Türkiye’nin reformlarını yapabilmesidir.”
Barroso, PKK’nın terör listesindeki yeri ile ilgili soruya da “Biz Türkiye’nin terörizme karşı tavrını gayet iyi anlıyoruz PKK AB’nin ‘terörist’ listesinde kalıyor ve bu liste altı ayda bir yenileniyor.” diye karşılık verdi.
Benzer konuda makaleler:
- Laik Bir Siyasal Sistemde Dindarca Yaşanabilir mi?
- Müflis Proje: KEMALİZM
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Kemalizm toplum üzerinde hak iddia edemez
- Çıkış yolu Said Nursî’de
- Mehmet Kutlular: Bir nur talebesinin siyasetteki istikameti
- Kürt Sorunu ve G. Doğu Açılımı Adına Said Nursî Modeli Çözüm Getirici Bir Yaklaşımdır