Basiret ve feraset duâsı

Gerek ülkemiz ve gerekse İslam dünyası ciddî buhranlar geçiriyor. Hadiseler, ‘temel’lerin sarsıldığının işareti. Elbette ümitsiz değiliz, ama ‘sahil-i selâmet’e ulaşmak için çok gayret etmek gerekiyor.

Bunca yıl, sağlıklı işleyen bir hukuk ve adalet sistemi kuramamış olmamızın bedelini ödüyoruz. Zaman zaman hatırlatma ihtiyacı hissedildiği üzere, “akla gelmeyenlerin başa geldiği” hadisere şahit oluyoruz. “Kuvvetler ayrılığı”nın kilitlendiği, hukuk sisteminin tıkandığına dair işaretler var. Elbette su yolunu bulur, mecraına kavuşur; ama bu esnada bütün ülke maddi ve manevî bedeller ödüyor.

Yaşanan hadiseleri hemen herkes görüyor, ama “basiret” ve “feraset”le görebilmek lâzım. “Basiret”i, kalp gözüyle görüş, işin iç yüzünü bilebilmek ve olayların aslını ve hakikatini keşfetmek olarak tarif edebiliriz. “Basiret”in yanında, “feraset” de olduğunda hata yapma ihtimali iyice azalır. Feraset, derinlemesine ve çepe çevre bakışı beraberinde getirir. İşte, tam da buna muhtacız: Basiret ve ferasetle bakabilmek…

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanan “Cuma hutbesi”nde isabetli bir tercihle bu çağrı yapılmış. Gerçi basiretle ve ferasetle hareket etmeye her zaman muhtacız, ama bu günlerde bu ihtiyaç biraz daha ziyadeleşmiş. “Kendinizi sorgulayın” denilen hutbede şunlara dikkat çekilmiş:

“İslam ülkelerinde kardeşin kardeşi öldürmesine, bebeklerin kimyasal silahlarla katledilmesine, küçücük bedenlerin kurşunlara hedef olmasına engel olamadık. Zalimlerin işledikleri cinayetleri ne yazık ki durduramadık.”

“Bir yılı daha geride bıraktık. Ancak kardeşlik hukukumuzu, kardeşlik ahlâkımızı yeterince oluşturamadık. Dilimizi, üslubumuzu, bilgimizi, birikimimizi, aşkımızı, şevkimizi ve heyecanımızı yenileyemedik. İlişkilerimizi geliştiremedik.”

“Kaybettiklerimizi telafi etmek ve daha yaşanılabilir bir dünya kurmak için kendimize hedefler koyalım. Kendimiz için bir karar alalım ve Allah’a dua edelim. Dua edelim ki bize iyi yolları kolay kılsın. Dua edelim ki, iki günümüz birbirine eşit olmasın. Dua edelim ki, Allah bize güç, kuvvet versin. Dua edelim ki Rabbimiz bizlere basiret ve feraset bahşetsin. Dua edelim ki Rabbimiz ülkemizi ve alem-i İslâmı her türlü bela ve tuzaklardan korusun. Dua edelim ki birliğimiz, dirliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz kaim ve daim olsun. Dua edelim ki İslâm coğrafyasında tutuşturulan fitne ateşi sönsün. Dua edelim ki gönül coğrafyamızda milletimize umut bağlayan kardeşlerimizin umutları boşa çıkmasın.” (AA, 27 Aralık 2013)

Zihinlerin dünyevî meselelerle meşgul olması insanlara ‘ahiret hayatı’nı unutturup daha fazla dünyaya dalmasına sebep oluyor. Basiretsiz ve ferasetsiz tavırlarla hareket edilen böyle vakitlerde faydalı bir iş yapmak mümkün mü? Milletin ‘iman’ının tehlikede olduğu bir vakitte, başka meseleler için kavga edilir mi? Böyle bir tavır, sineğin ısırması ihtimalinden kaçıp, yılanın ve hatta ejderhanın ağzına düşmek anlamına gelmez mi?

Nefislerin hoşuna gitse de, hararetli dünya ve siyaset meseleleriyle fazla meşgul olmamak en iyisi. Aksi halde “akıl sağlığı”mız bile tehlikeye girebilir. Böyle vakitlerde Risale-i Nur’daki “Dördüncü Mesele”yi (Asa-yı Musa, Birinci Kısım, s. 20) okumaya daha fazla muhtacız. Bediüzzaman, (bilmânâ) “Dünyanın altını üstüne getiren ‘savaşı’ hiç merak edip sormuyorsun?” diyenlere; “küçük daire” olan kalp dairesindeki vazifeyi hatırlatıyor. İlk bakışta “büyük daire/ dünya dairesi”nin hadiseleri merak uyandırıcıdır ve tartışması da zevkilidir, ama faydasızdır. Sabah akşam ‘ülkenin yüksek menfaatleri’ni tartışırken; başta kendimiz olmak üzere ailemiz ve bütün Müslümanların “iman selâmeti”nin tehlikede olduğunu unutabilir miyiz?

“Büyük tehlike”nin farkına varmak, ancak basiret ve ferasetle mümkündür. Bu bakımdan Rabbimizden bize basiret ve feraset ihsan etmesi için dua etmek durumundayız.

“Dünyayı kurtarma”nın yolu bile “kalp dairesi”nden geçer, bilelim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*