Madem bu dünyada manevî olmayan her lezzet ve keyif boşu boşuna gidiyor ve gittikten sonra da geride acı bir his bırakıyor. Halbuki sıkıntı ve zahmet uhrevî ve kudsî ise, Allah ve Kur’ân yolundaysa, o zaman lezzetli faydalar geriye bırakıp zahmetleri hiçe indiriyor. Bütün bunların sırrı ise: tam bir sabır, şükür ve tahammülle halinden memnun olmak, musibetlere karşı şükrederek ve musibetteki zorluklara tahammül ederek sevap kazanmaya nail olabilmektir.
Hayır ve Hak yolunda istikamet, sebat ve metanetle devam etmek, daha net ifadeyle kişinin kendi dinî inancı doğrultusunda istikametle yaşantısına devam etmesi, zındıka komitelerine, dinsiz, mason ve münafıklara verilen bir göz dağıdır. Bu sağlam duruş ve manevî zırh mesabesindeki duâ, tazarru ve niyaz onların dindarlara karşı olan bütün plânlarını alt üst eder ve morallerini bozar. Bu dahi sessiz bir manevî cihaddır.
İbadet ve duâları devamlı yapmak, yerine göre alenî, açıktan yapmak başka önemli bir metottur. Bu İslâmın şehâmet ve celâletinin bir gereğidir. Tebliği ve ilânıdır. Sevabı artıracak yol ve gayretler, yıl ve ömür boyunca devam etmelidir ki hayat anlam kazansın. Boşuna gitmesin.
Özellikle bu zamanda tam ve hakikî bir ihlâsla, riyasız, tasannusuz, gösterişsiz çok fazla sevap kazanmanın yollarını bulup tatbik etmek her dâvâ sahibine düşen önemli bir konudur. Bunun için de inanan kişi, içinde bulunduğu mevcut şartların hepsini kullanmak zorundadır. Kendi isteğine göre şartlar meydana gelmesini beklemek dünyayı tersine çevirmek, güneşin hareketlerine müdahale etmek gibi bir garabet sergilemektir.
İçinde bulunduğumuz asır ve zamanda inananların şiddetli imtihanları vardır ve devam etmektedir. İmtihanın şart ve zorlukları her zaman ve zemine göre değişmektedir. Her ne halde olursa olsun böyle zamanlarda sarsılmamak, meslek ve meşrebinden vazgeçmemek, yakıcı çorbadan ağızları yanmasına rağmen talebeliği bırakmamak en büyük direnç ve manevî cihaddır. Bu kadar hücumlara karşı kuvve-i mâneviyeleri kırılmadan devam eden zatları ise; ehl-i hakikat ve nesl-i âtî alkışlayacakları gibi, melâike ve ruhaniler dahi alkışlayacaklarını asrın tabibi haber veriyor. Bu asrın en dehşetli imtihanlarından birisi olan hastalık, fakirlik ve maddî sıkıntının fazla olmasına karşı en büyük çare yine sabır, tahammül, sebat, rıza, tevekkül, iktisat ve tasarruftur. Böyle durumlara karşı da inananlar birbirine birer tesellici, ahlâkta ve sabırda birer güzel misâl, tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş, ders müzakeresinde birer zekî muhatap ve mucîp (icabet eden) ve güzel seciyelerin (ahlâkların) in’ikâsında (yansımasında) birer ayna olmak, o maddî sıkıntıları azaltacağını düşünüp aynı inanç ve dâvâyı paylaştığımız dostlarla teselli bulabilmek bir ayrı saadet ve huzur kaynağıdır.
Geride bıraktığımız bir aylık mübarek ve meyvedar bir manevî mâideden, sofradan bu günümüze intikal eden o manevî atmosferi mevcut “şirket-i mâneviyemizde” devam ettirerek yıllar ve ömürler boyunca büyük kazançlar kazanabileceğimizi rahmet-i İlâhiyeden niyaz edebiliriz.
Maddî ve bedenî sıkıntıları aşıp; kalblerdeki aşk ve heyecanla bu tür dünyevî sıkıntılara fazla ehemmiyet vermemek gerekiyor. Dinimize ve inancımıza ve bunu temsil eden vakıf ve müesseselere dışarıdan gelen her türlü hücum ve taarruzlara karşı, en esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız tesanüddür, dayanışmadır. Böyle zamanlarda uhuvvet kalesini tahkim etmek ve sağlam tutmak gerekiyor. Musibetlerin karakteristik özelliklerinde olan asabîlik, sıkıntı ve stresten dolayı meydana gelen olumsuz havaya karşı, dost ve dâvâ arkadaşlarının kendi aralarında birbirinin kusuruna bakmamak, birbirine yardımcı olmak ve ismen duâ etmek en isabetli yollardan birisidir. Böyle hallerde, kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şikâyetler, “Böyle olmasaydı şöyle olmazdı” diye birbirinden gücenmek, olacak neticeyi fazla değiştirmez. Böyle durumlarda en kestirme, akıllı ve geçerli yol, sabır, şükür, kazâya rıza ve kadere teslim olmaktır. İnayet-i İlâhiye imdadımıza gelinceye kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevap ve hayrat kazanmaya çalışmaktır.
Müslümanların ve kardeşlerimizin selâmetlerine duâ etmeye kesintisiz devam etmektir.
İslâm birliğini ve tesanüdü en geniş daireden başlayarak muhafaza etmek; enâniyet, benlik, rekabetten uzak durup, itidalli ve ihtiyatlı hareket etmektir.
Böyle bir zamanda bütün küre-i arzda başta İslâm âlemi olmak üzere, insanlığın ekseriyetinin maddî ve mânevî sıkıntılarının giderilmesi, kalbî, ruhî, fikrî musibetlerinin ortadan kalkması için böyle mübarek vakitleri vesile kılıp makbul ve müstecap duâlara devam etmektir. Duâ ve niyazla musibetimizin nispeti ve ağırlığı gayet azalacak gayet hafifleyecektir. Sabır ve metaneti öğrettiği için de birçok yönden kârlı bir hale gelecektir. Kalb, ruh, iman, vatan, millet ve aile hayatı için selâmet ve sıhhat lezzetleri artacaktır.
Maddî ve mânevî kışın bütün ağırlığının hissedildiği, teknolojik hızın alabildiğine ivme kazandığı, karışık ve kompleks bir hayata karşı da “insanın yalnızlaştığı” noktada, öz kardeşten daha müşfik çok hakikî iman kardeşleriyle dostluklar kurmak, mürşid gibi uhrevî kardeşler edinmek ve onlarla dertleri paylaşmak ne büyük saadettir. Az bir gayret ve masrafla onları görmek, sıla-yı rahim yapmak, ziyaret etmek ve onların hususî meziyetlerinden istifade etmek ve şeffaf şeylerde sirayet eden nur ve nurânî gibi hasenelerinden, mânevî yardımlarından, ferahlarından, tesellilerinden kuvvet almak ne büyük bir hazine ve zenginlik kaynağıdır.
Evet, bu mübarek bayram günleri arefesi ve ertesinde bu gibi gizli ve açık inayetlere mazhar olabilmek için yapılacak en basit, ucuz, fakat çok değerli ve meyvedar olan şey: Devamlı duâ, niyaz, yalvarmak, af dilemek ve tazarrudur.
Bu münasebetle bütün can dostların mübarek Ramazan Bayramlarını tebrik ediyorum. Duâlar ediyor, duâlarını bekliyorum. Bu bayramın bütün İslâm âlemine ve insanlığa barış, huzur ve esenlikler getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Benzer konuda makaleler:
- Ramazanda kırk bin dille yapılan duâlar
- Ramazanda kırk bin dille yapılacak duâlar
- Ramazanda kırk bin dille yapılan duâlar
- Ramazanda birbirimize kırk bin dille duâ etmek
- Kur’ân beşeriyete tam bir bayram getirecek inşaallah
- Ramazan, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar
- Bayramı, bayram olarak yaşayabilmek
- Hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakmalı
- Ruh u canımla Ramazanınızı tebrik ederim
- Risale-i Nur zaviyesinden Şehr-i Ramazan
İlk yorum yapan olun