Bayramınız “Kurban” olsun

Hani halk arasında “kurban olma“nın zaten cây-ı istimali vardır ya; olur olmaz her fırsatta “kurban olayım, ‘canım sana kurban‘ ya da ‘annen sana kurban olsun yavrum‘ gibi ifadelerle bol keseden ucuz ucuz “kurban“ olunur ya; bugünkü dünya gidişatında bu ucuzluk lafta kalmayıp bizzat hayata geçirilmiştir. Dünyaperestlik, şöhretperestlik, makamperestlik, hırs, intikam ve yanlış politikalar yüzünden nice paha biçilmez değerler kurban edilmiş, ediliyor!

Rabb-ı Zülcelâlimizden niyaz ediyoruz ki, “kurban“larımız da hakikî bayram havası içinde geçsin ve öyle günlerimiz, bayramlarımız yakın olsun! Ama İslam ve insanlık dünyasının içinde bulunduğu keşmekeş ve çekilen acılar sebebiyle, vicdanlarımız hüzün ve ıztıraba gark olup, hakiki sevinci duyamıyorsak, yani bayramlık duygularımızı da hak ve hakikat uğruna “kurban“ ediyorsak, feda olsun, kurban olsun!

***

Biz, su gibi aziz, zemzem gibi pâk ve gözyaşı gibi halisâne akarsak, kanlar durur ve durulur. Buradaki kastımız, beşerin zalim eliyle, zulmen akıtılan, ya da kaderin fetvasıyla, istenilmeden, acıyla ve ıztırapla akan ve akıtılan kandır. Gerçi zalimlerin zulmüne maruz kalan mazlûmların hakları zayi olmaz, onlar da mertebe kazanırlar. Hatta deprem, sel, yangın, trafik kazaları ve ağır hastalık gibi musîbetlerle hayatlarına hatime çektirilen salih kulların manevî mertebeler kazandığına dair çok kutsî rivayetler vardır.

Kan dökme içgüdüsü insanın fıtratında vardır. Rabbimiz Zülcelâl Hazretleri, meleklere hitaben, mü’min kullarındaki bu içgüdüyü, kurban reçetesiyle en güzel şekilde tedavi edeceğini buyurmuştur. Kurban kesmeyen toplumlar, bu içgüdülerini savaşta, barışta ve eğlencelerinde aşırı kan dökerek, gayr-ı meşrû yollarla tatmin ederler. Bir de basit dünya menfaatleri uğruna kan dökülür ki, halkımız bunu “Ne şehittir, ne gazi, hiç yoluna gitti Niyazi” yakıştırmasıyla kritize eder.

Biz ise, Kurban bayramlarında “kan” akıtırken, “canlar Sana kurban” diyoruz. Çünkü biz “millet-i İbrahimî”yiz, ümmet-i Muhammed’iz (asm). O zat (asm) ki, Hz. İsmail’i ve bahtiyar pederi Abdullah’ı kastederek, “Ben iki kurbanlığın neslinden geliyorum” demişti. Bundandır ki, sevgili Efendimize “İbn’üz Zebihayn- iki kurbanlığın oğlu” denilmiştir.

Kesilen hayvanlar, buraklık mertebesine ulaşarak, sahiplerine Sıratta bineklik yapacaklardır. İnsana gelince; Allah rızası için, din ve vatan uğruna can veren insan şehit olur ki, Kur’ân onlar için “ölü demeyiniz” diyor. Allah yolunda, mücahade anında akan ve akıtılan kan ise zaten pâktır, kutsîdir.

* * *

Sılaya, sıladaki bayramlara, dost ve sevdiklerimize hasretlik yakıcılığında, uzaklarda “duygusuzluk ve ilhamsızlık” çölünde yol alırken, kurbanlık duyguların ruhumu sarması öyle bir hadisedir ki, içimden “Böyle duygulara kurban olayım” diyesim geliyor. Bu duygularla ruhumda, hayalimde, tasavvurumda, zihnimde, fikrimde, hülâsa topyekûn manevî varlığımda taht kuran Kâbe-i Muazzama’ya, Hacer-ül Esved’e, Safa ve Merve’ye, Mescid-i Haram’ a, Mescid-i Nebevî’ye, Mescid-i Kıbleteyn’e, Mescid-i Aksa’ya, Ravza-i Mutahhara’ya, Cebel-i Nur’a, Uhud’a, hülâsa Ahirzaman Nebîsinin ayak bastığı her yere, oralarda ve dünyanın her yerinde Allah için kesilen kurbanlara kurban olasım geliyor. Ve sadece Allah’a kurban olmalı ki, bütün bu güzellikleri O bize ihsan etmiştir.

Böylesi duygulardır ki, şu fakiri, altı yıl öncesine,  Arafat Vakfesinin Cuma gününe denk geldiği Hacc-ül Ekber’e ve o zamandan kalma not defterime götürdü. O not defterinin neden saklı tutulduğu, neden zamanında yayına sunulmadığı ise; “Meselenin azametinden, nurunun haşmetinden, şavkının şiddetinden gözler kamaştı, nutuk tutuldu, kalem sustu, perde kapandı, defter görünmez oldu” şeklinde özetlenebilir.

Ve yine bu kurbanlık duygulardır ki; nutku tutuk, ilhamı kesik ve fikri sönük , manevî hastalıklardan kurtuluş niyazını her an Rabb-ı Rahimine arz eden şu fakirde derin bir muhasebe hissini yeniden uyandırdı. İş, güç uğruna bir süredir ara verdiği yazısını, Kurban Bayramının birinci günüyle buluşan yazı gününe yetiştirdi. Kurbanlık duygularını, gelip geçici nesnelere kurban etmedi.

Cenab-I Hak, cümlemizi Habib-i Ekrem’inin şefaatine nail eylesin, insanlığa saadet ve kurtuluş versin. Amin.

Bayramınız kurban; kurbanınız bayram olsun!

Ve mübarek olsun.
____________________________________

TAZİYE:
Fransa’da Hak hizmetinin yılmaz bekçileri Abdullah ve Hüseyin kardeşlerimizin babaları Ârefe’nin arifesinde Hak’kın rahmetine kavuştu. Fatihalarımızı gönderirken, bilvesile yine bir Kurban Bayramında ruhunu Rahman’a teslim eden Celal ağabeyimi de fatihalarla hatırlıyoruz. M.Y.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*