Bediüzzaman hadis hafızıdır

Yine bir Bediüzzaman ve onu anlatacak/anlayacak paneller, konferanslar haftasına girdik ki, memleketin ve dünyanın muhtelif mahallerinde bu asra ve gelecek zamana hükmedecek Bediüzzaman’lı tecdid hareketi konuşulacak.

Her asır başında geleceği hadîsçe müjdelenen mücedditler; “Amel ve ahlâk bakımından ve sünnet-i Nebeviye’ye (asm) ittiba ve temessük cihetinden ümmet-i Muhammed’e (asm) tam bir hüsn-ü misal olurlar ve numune-i iktida teşkil ederler.”

Mücedditlerin en büyük vasfı Sünnet-i Seniyyeye harfiyyen ittibadır. Zira varlık sebepleri dini ihya ve dine karıştırılmak istenen bâtılı ref’ etmektir. Bu da ancak unutulmaya yüz tutmuş veya gaflet edilen Sünnet-i Seniyyeyi harekete geçirmekle olur.

Öyleki mücedditlerin hayatlarına bakıldığında, sünnet ve hadîs üzere geçer, talebelerine de öylece ders verirler.

Kısaca bu Rabbanî memurların Sünnet-i Seniyyeye ittibaları gösterir ki onlar, hadîs mevzusunda çok hassas ve hadîs âlimidirler.

Ahirzaman müceddidi ve hatem-ül evliya ise; dünya kurulduğundan beri böyle bir asır göstermemesi, şartların en ağırı ve dinsizliğin devletler eliyle neşrolması, inkâr-ı uluhiyet ve din-i Muhammedî (asm) tağyir edilmesiyle, nasıl ki bütün peygamberlerin (as) toplam vasıfları Hatem-ül Enbiya’da (asm) ve bütün dinler İslâmiyette toplanmış, elbetteki diğer evliyaullahın vasıfları o zât’da (hatem-ül evliya) ve diğer kitapların da Risale-i Nur’da toplanması akıldan uzak değildir.

Bütün mücedditler Zât-ı Ahmediye’nin (asm) taht-ı tasarrufun da icra-yı tecdit ederken, Ahir zaman müceddidinde;

“Zât-ı Pâk-i Risalet’in ondaki hisse ve alâkası ve tasarruf-u kudsîsi evliyaullahın âsârından ziyade olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan manevî zâtın mazhariyeti ve kemalâtı ise o nisbette âlî ve emsalsiz” olması Cenâb-ı Hak’kın rahmet ve hikmetinden uzak değildir.

Her asrın mebusu olan mücedditler; bulunduğu asrın ilcaatına göre vazifeyi tecdit ederken yol haritalarını, sahib-i şeriat olan Resul-i Ekrem (asm) tarafından verilen koordinatlarla tanzim ederler.

Hele son asırda gelmiş, “Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar Deccal hadisesinden daha mü- him bir hadise yoktur.” dehşetini karşınızda bulmuşsanız, “Onu gördüğünüzde siyasetle mukabele etmeyin” gibi Peygamberî (asm) talimatlarla muvaffak olursunuz ancak.

Velhasıl: Ahirzaman müceddidi bütün işlerini Peygamber’in (asm) mânevî gözetiminde ve Sünnet-i Seniyyesi istikametinde yapar. Hal böyle olunca da bütün hadîsleri bilmek gibi ağır bir vazifeniz ve ilminiz olmalı.

HADÎSLER VE BEDİÜZZAMAN…

(Allah-u âlem bissevab) Hakikatı ancak Allah bilir, biz sadece bilgileri bir tanzim suretinde istihrac edebiliriz. Nefs-ül emri bilmesek de, elimizdeki verilerle hakikate yakınlaşmaya çalışırız ancak.

Risale-i Nur yazıldığında yanında binlerce hadis kitapları olması lâzım gelirken;

“Hem yanımda kütüb-ü hadîsiye ve siyer kitabları yoktur. Bununla beraber, “Tevekkeltü Alal- lah” diyerek başladım. Öyle bir muvaffakıyet oldu ki, Eski Said’in kuvve-i hâfızasından ziyade hâfızam yardım etti.”

Öyle hadisler var ki mu’cizat-ı Ahmedi’ye (asm) gibi dev bir esere imza atarken;

“Ekser Buharî, Müslim, Beyhakî, Tirmizî, Şifa-i Şerif, Ebu Nuaym, Taberî gibi kitaplardan naklediliyor.” Yani muteber ha- dis kitaplarında olan hadisleri onlara bakmadan hıfzından veriyor ki, bu ilim vehbi’dir ve tamamen Hakim isminin te- cellisidir.

Üstad Hazretleri Risale-i Nur’da dercettiği hadisler imbiklerden geçmiştir; tartışmalı ve izah gerektiren hadisleri “işittim” demesi her ne kadar tevazu ifadesi ise de emin olmadığı hiçbir hadisi asla Risale-i Nur gibi hakikatbin bir eserde nakletmez. Hatta bazı ulemanın zayıf gördüğü hadîsleri bile onların görüşlerini incitmeden nakleder ki, Bediüzzaman gibi kılı kırk yaran, her türlü hurafe ve bid’alarla mücadele eden, sahih olmayan hiçbir şeye prim vermez.

Kısaca kütüb-ü sitte ve diğer hadîs kitaplarına vakıf olması…

Büyük müçtehid imamların birer milyon, bazıların 500 bin, kimi 400 bin, kimi 100 bin hadis ezber rakamlarını telâffuz etmesi..

En mühimi de kendi ağzından; “Mazeretimden dolayı iki sünneti yapamadım” itirafı, mana-yı muhalifiyle mütebakisine vâkıf ve Bediüzzaman’ın “hâfız” belki “hüccet” veya “hakim” olduğuna işaret eder.

Zira hadîs ilminde yüz bin hadisi sened ve metinleriyle ezberleyen hadisçiye “Hâfız”, üç yüz bin hadis ezberleyene “Hüccet”, Peygamberimizin (asm) bütün sünnetini hıfz ve ihata edene “Hakim” ünvanı verilmiştir. (Hafız Ez-Zehebi, Tezkiretül Huffaz)

Bu vesileyle, Bediüzzaman Hazretlerini vefatının sene-i devriyesinde bir kere daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*