Bediüzzaman, hukuku hayatın merkezine yerleştirdi

ÇORUM Yeni Asya temsilciliği tarafından Bediüzzaman Said Nursî’yi vefatının 52. yıldönümünde anmak üzere organize edilen “İnsanlığın Kurtuluş Reçetesi Kur’ân Medeniyetinde Adalet” isimli konferans, Kültür Düğün Salonunda gerçekleşti. Sunuculuğunu Erdal Odabaşı’nın yaptığı programda konuşmacı, Prof. Dr. Ahmet Battal oldu.

Battal konuşmasına Kur’ân’ın tarif ettiği medeniyet için, Kur’ân’a uygun toplum hayatı için gerekli olan adaleti ve düzeni Bediüzzaman’ın eserlerinden yola çıkarak anlatacağım sözleriyle başladı. Risâle-i Nurlarda görülen adalet anlayışı Kur’ân’ın adalet anlayışıdır. Risâleler ise bir müceddidin ve müfessirin ‘bu çağa’ ait tefsiridir ifadesini kullanan Battal sözlerine şöyle devam etti: “Adalet adliye ile sınırlı değildir. Hukuk sadece bir meslek adı değildir.  Hükmetmek hâkime mahsus değildir. Bütün varlık âleminde Cenâb-ı Hakkın Adl ismi olarak tecelli eder. Hukuk hayatın merkezindedir. İnsan ilişkilerinin temelindedir” dedi.

Battal, “Bediüzzaman dünyada en yüksek hakikat, peder ve valilerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. En âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar hayatlarını, kemal-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Bediüzzaman hukuku hayatın merkezine yerleştirmiştir. Adaletin sembolü adalet tanrıçası denen put değil, terazidir. Adalet için—hâşâ—eski Yunan tanrı icat etmiş, tevhidden şirke ve oradan da felsefeye sukût etmiştir. Biz de hukukun sembolü olarak bunu almışız. Hâlbuki adaletin sembolü terazidir” şeklinde konuştu.

TEVHİD NÜBÜVVETLE BİLİNİR

Battal, “İlâhî adalet, cennet bilhassa cehennemin vücududur. Haşir bunun için lâzımdır. Mahkeme-i Kübra orada kurulacaktır. Ehl-i dalâletin çoğu ceza almadan, ehl-i hidayetin çoğu mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i Kübra’ya, bir saadet-i uzmaya bırakılıyor. Adalet ve ibadet, ikisi birlikte olmak kaydıyla Kur’ân’ın dört esasından biridir. Zira tevhid nübüvvetle bilinir. Bu bilginin esası haşirde görülür. Mizanın bir kefesinde ibadet varsa cennet, yoksa akıbeti cehennemdir. Bu ise tam bir adalettir. Adalet sırat-ı müstakim üzere hareket etmektir. İnsan ilişkilerinde adalet için uhuvvet gerekir. Hasım olan hısım olamaz. Hısım olanda hasım olamaz. Adalet Allah için olmalıdır. Allah için sevmek Allah için buğzetmek prensibi hayatımızın düsturu olmalıdır ifadesini kullandı. Adaletin kaynağı sadece akıl değildir” diyen Battal sözlerini şöyle tamamladı, “Zira akıl yaratıcısından uzak kalırsa akıl değildir. Adaletin kaidesi Kur’ân, sünnet, içtihat, icma’dır. Vicdan-ı umumi de dördüncü seviyede bir delil ve kaynaktır. Semavî olanla hükmetmek ve gerektikçe akletmek aklın muktezasıdır. Gerçek adalet devleti, vicdana hitap eden devlettir. Hâkim hisleriyle değil vicdanıyla karar vermelidir. Siyasette adalet muhalefetin meşrûiyeti ve samimiyetidir. Bürokraside adalet, işi ehline vermektir. Memuriyette adalet, ‘Millete hizmet eden onun efendisidir’ kuralına uymaktır.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*