“Barla Sıddıkları”nın yazarı Ahmet Özdemir: Bediüzzaman ve talebeleri için binlerce kitap yazılmalı

“Barla Sıddıkları”nın yazarı Ahmet ÖzDemir: “Bediüzzaman Hazretlerinin hayatı önemli olduğu gibi, hayatında yer alan isimler de önemlidir. Bu konuda daha çok sayıda kitap yazılsa hakkı var.”

Niçin Bediüzzaman ve talebeleri için binlerce kitap yazılmasın?

Gazetemiz yazarlarından Ahmed Özdemir ile yeni çıkan kitabı “Barla Sıddıkları” hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.

Barla Sıddıkları 1927-35 yılları arasında Barla’da bulunduğu süre içinde Nur hizmetine başlayanlara Bediüzzaman’ın lâyık gördüğü unvandır.

İsmini bu unvandan alan 260 sayfalık kitapta, Risale-i Nur’un telif ve neşrinde Bediüzzaman’a yardım eden kahramanların hayat hikâyelerinden bahsediliyor.

Risale-i Nur’da geçen mektupların ve o döneme ait hatıraların da zikredildiği kitap o sıkıntılı yılları ve Risale-i Nur’un telifini daha iyi anlamamıza yardımcı olacak nitelikte. İman, ihlâs, uhuvvet, cesaret, metanet, muhabbet, feragat ve fedakârlığın zirvesinde olan ve karşılaştıkları zorluklar karşısında sadakatlerini kaybetmeyen saff-ı evvel Nur Talebeleri…

Herbiri mükemmel bir numune-i imtisal olan bu insanların hayatlarından çıkaracak pekçok ders var. Kitabın istifadeye medar olması temennisiyle…

Sayın Ahmet Özdemir, kısaca okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

1955 yılında Çankırı’da dünyaya gelmişim. 1978 yılında A. Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümünde lisans eğitimini tamamladım. Daha sonra Tarih Anabilim dalında yüksek lisans eğitimini yaptım.

1967 yılında Risale-i Nurlarla tanıştım. Devam eden yıllarda Bediüzzaman Said Nursî’nin bir çok talebesiyle tanışıp onların hatıralarını dinlemek nasip oldu. Lise yıllarında kaleme aldığım “Nesl-i Cedid Geliyor” başlıklı yazım İttihad Gazetesinde yayınlandı. 1971 yılında Yeni Asya Gazetesinin merhum Mustafa Polat adına düzenlediği liseler arası makale yarışmasında ikinci oldum.

Ankara Anadolu Lisesinde öğretmenlik yaparken 1983 yılında TSK’ya intisap ederek askerî okullarda öğretmenlik yanında idarecilik görevlerinde de bulundum. Buralarda verilen görevleri başarıyla devam ettirdim ve komutanlarımın takdirlerini kazandım. Değişik illerde görev yaptım. 1998 yılında baskılar sonucu TSK’larından ‘binbaşı” rütbesinde iken emekli olarak sivil hayata döndüm. Bir süre bazı özel okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptım.

Yazdığım yazılar değişik dergi ve gazetelerde yayınlandı. Şimdiye kadar dört kitabımın üçü Yeni Asya Neşriyat’ta yayınlandı. Hâlen Yeni Asya gazetesinde “Serencam” köşesinde yazılarımı sürdürmeye çalışıyorum.

Daha önce Yeni Asya Neşriyat’ta iki kitabınız yayınlandı: Arayışlar ve Barla Rehberi. Bu yeni çıkan kitabınız “Barla Sıddıkları.” Kitaplarınızın yayınlanma sırasına ve muhtevalarına baktığımızda bir devamlılık söz konusu. Bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

Arayışlar adlı kitabımda, daha çok hatıraların yer aldığı Risale-i Nurları tanımaya giden yollar anlatılmaktadır. Barla, Bediüzzaman’la ve Barla Sıddıkları ile daha güzeldir. Isparta valisinin açıklamasına göre, her yıl bu bölgeyi, özellikle Barla’yı beş milyon civarında insanımız ziyaret etmektedir. Ben de 1980 yılından bu yana defalarca ailece veya gruplar hâlinde ziyaret ettim. Bediüzzaman Hazretleri Barla’ya sürgün edilmeseydi ve Risale-i Nurlar burada yazılmasaydı, bu kasabanın adını ve yerini şimdi kaç kişi bilebilirdi?

Her gün ülkemiz içinden ve dışından pek çok insanın merakla buraları ziyaret ettiklerini görürsünüz. Pek çoğunun elinde veya önünde rehberi yoktur. Mevcut bazı rehberler de yeterli değildir. Bu durumu yakından gördüğümde çok üzüldüm.

Barla Sıddıkları, Barla Rehberi’nin devamı gibidir. Barla Sıddıklarını tanımadan, Barla’yı anlamak eksik kalır. Daha önce Barla’yı ailesiyle gezen bir arkadaşım, Barla Rehberi’ni okuduktan sonra, “Barla’nın ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum” demişti.

Barla Sıddıkları kitabı nelerden bahsediyor?

Barla Sıddıkları’nda Bediüzzaman’ın Barla’da geçen sürgün yıllarında yakın hizmetinde bulunan; Risale-i Nurların yazılmasında, çoğaltılmasında ve dağıtımında emeği geçen Nur Kahramanlarının bazılarının hayat ve hizmetleri anlatılmaktadır. Bu isimler sırasıyla şunlardır: “İbrahim Hulusi Bey, Santral Sabri Efendi, Yüzbaşı Refet Bey, Hafız Ali Efendi, Ahmed Hüsrev Efendi, Hakkı Efendi, Sıddık Süleyman, Şamlı Hafız Tevfik, Muhacir Hafız Ahmet, Abdullah (Yavaşer) Çavuş, Marangoz Mustafa Çavuş, Hafız Halid, Muallim Ahmet Galip Bey, Abdullah (Kula) Çavuş, Bedrettin Bey ve Mübarek Süleyman.”

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Onlar, bu mübarek kalemleriyle, eski zamanda İslâmiyet’in büyük mücahid kahramanlarının kılıçlarının kudsî hizmetlerini görüyorlar. Elbette istikbal, onları ve Nurcuları çok alkışlayacak.” (Emirdağ Lâhikası, s. 129)

Nurun saff-ı evveli olan Barla Sıddıklarını, Nur dâvâsında çektikleri çileleri, dilimizin döndüğü, kalemimizin gücü yettiği kadar önce anlamaya, sonra anlatmaya çalıştık. Barla Sıddıklarını ne kadar anlatsak, haklarında ne yazsak yine birşeyler eksik kalacak gibi. Onlar Bediüzzaman Said Nursî’ye, özellikle Barla hayatında büyük yardım etmişlerdir. Risale-i Nurların daha sonraki nesillere ulaşmasında köprü görevini yapmışlardır. Onlar üzerlerine düşen hizmetleri yerine getirmişlerdir. Nurun bayrağını yere düşürmemişler ve arkadan gelen nesillere teslim etmişlerdir. Âdeta hayatlarıyla bir destan yazmışlardır. Onları rahmet ve minnetle anıyorum.

Bu kitabı yazmaktaki amacınızdan kısaca bahseder misiniz?

Barla Rehberi ve Barla Sıddıkları adlı kitaplarımla öncelikle Barla’yı ziyaret edenleri doğru bilgiye ulaştırmayı hedefledim. Bediüzzaman’ın “ihlâs”la ilgili şu sözünü hatırlayalım: “Yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz hizmet-i ilmiye ve diniyeye mukabil, burada, yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi. Hâlbuki, kendi memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım varken, burada ben yalnız, kimsesiz, garip, yarım ümmî; insafsız memurların tarassudat ve tazyikatları altında, yedi sekiz sene sizinle ettiğim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla muvaffakiyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki ihlâstan geldiğine katiyen şüphem kalmadı.”

İman ve Kur’ân hizmetlerinin hangi sıkıntılardan geçerek bu günlere geldiğini bilmek gerekir. Nur dâvâsının en önemli halkasını teşkil eden Barla hayatında, ‘Barla Sıddıkları’nın yeri çok önemlidir. Adeta Hz. Ebu Bekir’in (ra) Resul-i Ekrem’e (asm) gösterdiği sadakat gibi, Barla Sıddıkları da Bediüzzaman’a aynı sadakatı göstermişlerdir. Onların çektikleri sıkıntıları ve elde ettikleri başarıları bugünkü insanlarımıza bildirmekte fayda vardır. Gerçi onların böyle bir isteği ve beklentisi yoktur. İhlâs prensiplerine de terstir.

Risale-i Nur hizmetinin serencamı ile ilgili başka kitap projeleriniz var mı?

Bediüzzaman Hazretleri çektiği sıkıntıları Tarihçe-i Hayat adlı eserinde şöyle özetler: “Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki nâmına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esâret zindanlarında, yâhut memleket hapishânelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefâ, görmediğim ezâ kalmadı. Dîvân-ı harblerde bir câni gibi muâmele gördüm, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım.”

Yıllar önce bir arkadaşımdan Napolyon’un hayatıyla ilgili binlerce cilt kitap yazıldığını duymuştum. Niçin Bediüzzaman ve talebeleri için binlerce, hatta yüz binlerce kitap yazılmasın?

Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatı önemli olduğu gibi, hayatında yer alan isimler de önemlidir. Bu konuda daha çok sayıda kitap yazılsa hakkı var. Buradan hareketle bazı hayat safhalarında geçen isimler üzerinde çalışıyorum. Allah nasip ederse ve okuyucularımızın duâsıyla yenileri gelecektir.

Gazetemiz kanalıyla okuyucularımıza ulaştırmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Merhum Zübeyir Ağabeyin şu sözünü hatırlayalım: “Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.” Risale-i Nurları okuyanların imanları kurtulduğu/kuvvetlendiği gibi, Lâhikalar da okuyucularına doğru istikameti vermektedir. Âdeta denizcilerin pusulası gibi doğru yolu göstermektedir. Risaleleri bıkmadan, usanmadan kaynağından okumanın ve dinlemenin en güzel ve verimli bir yol olduğunu düşünüyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*